Friday, October 20, 2006

YARGI ETİĞİ AÇISINDAN ULUSAL YARGI AĞI PROJESİ (UYAP)

YARGI ETİĞİ AÇISINDAN

ULUSAL YARGI AĞI PROJESİ (UYAP)

Emrullah AYCI

Yargıtay Tetkik Hâkimi

Giriş

Bilimin ve teknolojinin kaydettiği çok hızlı gelişmeler çağımızın bilgi çağı olarak adlandırılmasına neden olmuştur. Bunun sonucu olarak, günü­müzde bilginin yayılma olanakları artmış, insanların bilgiye ulaşmasının önündeki engeller azalmıştır. Bilgi teknolojileri ve bu bilgilerin aktarılma­sını sağlayan iletişim teknolojileri de son onbeş yılda çok hızlı ilerlemeler kay­detmiştir. Bu gelişmeler, teknoloji ve bilimin birleşmesinden oluşan ve “bilişim” adı verilen yeni bir kavramı beraberinde getirmiştir. Bilişim bilgi ile iletişimin iç içeliğini vurgulayan bir kelimedir. Bilgi ve iletişimdeki ge­lişmeler aynı za­manda insanların da bilgiye ulaşmasını kolaylaştırdığından; artık insanlar hem kendi ülkeleri dışındaki gelişmeleri daha yakından izleme olanağı bul­makta hem de kendi ülkelerindeki gerek yöneticilerin gerek diğer kamu gü­cünü kullanan kişilerin davranışlarını etkin olarak izleme ve bu izlemenin sonucu olarak zaman zaman denetleme olanağına kavuşmakta­dırlar. Bu de­netlemelerde de kamu gücünü kullananların salt hukuka uygun davranışla­rını değil, aynı zamanda onların toplumda kabul gören genel ahlak kuralları ile mensubu oldukları toplumsal grupların ya da meslek gruplarının kendi içinde uyması gereken ahlak kurallarına uygun davranıp davranmadı­ğını denetleme olanağı bulmaktadırlar.

Toplumsal yaşamın vazgeçilmez kurumu olan hukuku uygulayacak olan hukukçuların da belirli ahlak kurallarına bağlı kalmaması düşünülemez. Birçok meslek kuruluşu gibi dünyada çeşitli hukuk kuruluşları da bazı ahlak kurallarını benimsemiştir. Bu ilkelerin özü toplum tarafından denetlenmeye, topluma açık olmaya, hesap vermeye, kısaca saydamlığa dayanmaktadır. Bilgi çağı olarak ta adlandırılan günümüzde bilgi ile iletişim teknolojilerin­deki olağanüstü gelişmeler, insanların bilgi edinmesinin bir hak olarak kar­şımıza çıkmasına neden olmuştur. Bilgi iletişim teknolojilerindeki gelişme­ler bilgiye ulaşmayı da kolay hale getirmiş, basın ve yayının da bilgi iletişim teknolojilerini kullanması insanların, yönetenleri daha yakın denetlemesine olanak sağlamıştır. Gelinen noktada; artık halkın yönetenleri ve kamu gü­cünü kullananları denetleme olanağı arttığından, etik ilkeleri belirlemek ve uygun davranılıp davranılmadığını halka denetleme olanağı sunmak bir zo­runluluk halini almış, halkın denetimine olanak sağlamak için de halka açık, saydam, “gün ışığında” yönetimin gereği olarak, yapılan işlemlerde kişi un­surunun doğurduğu sakınca ve kuşkuların yerine teknolojinin bu alanda ge­tirdiği yeniliklerden yararlanmak önem kazanmıştır. Bu nedenle artık tüm Dünyada kamu yönetiminde e-Devlet diye adlandırılan saydam yönetime doğru hızlı bir geçiş göze çarpmaktadır. Bu bağlamda Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) gibi projeler çağımız gereklerine ve toplum beklentilerine uygun projeler olmakta ve e-Devlet dönüşümünün bir bölümü olmaktadır. Böylesine büyük ve yargıda köklü değişiklikler öngören projenin etik açıdan değerlendirmesi gereğinden hareketle bu yazı kaleme alınmıştır.

I. Yargı etiği

1. Etik

Etik insanların töresel ya da ahlaksal ilişkilerini, davranış biçimlerini ve görüşlerini araştıran bir felsefe dalı olarak tanımlanmıştır Türk Dil Ku­rumu Ansiklopedik Kültür Sözlüğünde.[1] Felsefenin en eski dalların­dan biri olan etik bazen ahlakla aynı anlamda kullanılmaktadır.

Ahlak; insan ilişkilerinde “iyi” ya da “doğru” yahut “kötü” ya da “yan­lış” olarak adlandırdığımız değer yargılarını ifade eder.[2]

“Yaşamın her alanında gözetilmesi gereken iyi nitelikli, erdemli dav­ranış biçimlerinde kendini gösteren etik kavramı, tüm toplumlarda her za­man tartışma konusu olmuştur. Ancak, etik değerler, insanlığın tarih bo­yunca edindiği deneyim ve birikimler sonucunda, çağdaşlığın ve iyi yöneti­min ön koşulu arasında yer almıştır.

Çağdaş toplumlarda, toplumsal yaşama yön veren ilkeler arasında etik değerlerin kendine özgü bir yeri bulunmaktadır.

Etik değerleri oluşturan kuralların değer ve anlamlarından ödün veril­meksizin yaşamın tüm alanlarında geçerli kılınması, bireyden başlayarak, tüm toplum kurumlarında yaşatılması temiz ve sağlıklı toplumu oluşturabil­menin tek yoludur.” [3]

1.2. Etik ve hukuk

Hukuk ve ahlak arasında yakın ilişki olmakla beraber, aralarında fark­lılıklar da bulunmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca bir çok temel ahlaki de­ğerler zaman içinde hukuki norm haline gelmiştir. Hukuk kuralları insan davranış ve eylemlerini düzenler ve bazı sınırlamalar getirir. Hukuk kuralla­rının yaptırımı söz konusudur. Ahlak kuralları da insan davranışlarına sınır­lamalar getirir. Ancak dışsal bir yaptırımı yoktur. Hukuk kuralları yazılı olduğu halde ahlak kuralları genelde yazılı değildir. Hukuk kuralları dışa yönelik iken ahlak kuralları daha çok içe yöneliktir. Hukuk kuralları devlet tarafından oluşturulurken ahlak kuralları devlet dışında topluluklar tarafın­dan da oluşturulabilir.[4]

Hukuk kurallarının var olması onlara her zaman uyulması anlamına gelmemektedir. İş görenler etik değerler açısından yeterince gelişmemiş­lerse, yasalar etik davranışlar göstermelerini sağlayamamaktadır. Toplum ve toplumdaki alt gruplar içindeki formal ve informal ilişkiler ağı günümüzde o kadar karmaşık bir hale gelmiştir ki, iş görenlerin adil, doğru, tarafsız, çıkar­sız davranmalarını sağlayacak başka ilkelere gereksinim doğmuştur.[5]

Farklı değer yargıları nedeniyle etik kavramının çerçevesinin belir­lenmesi güçtür. Etiğe uygun hareket edilmesinin sağlanmasında en büyük görev kamuoyuna düşmektedir.

Saydam devlet kavramını tanımlayan, etik değerlerin kurallarını be­lirleyen ve kurallara aykırı davranışlara yaptırımlar geliştiren etik yasaları, bu gün öncelikli bir gereksinim durumuna gelmiştir.[6]

Yöneticiler hukuki sorumluluklarını yerine getirince, etik sorumlu­luklarını da yerine getirdiklerini düşünmektedirler. Halbuki etik sorumlu­luklar proaktif olmayı veya kanunların ötesinde sorumluluklar yüklenmeyi gerektiriyor.[7]

3. Etik ve saydam yönetim

Max Weber “Yasal gizlilik kavramı, bürokrasinin önemli bir keşfidir. Bürokrasi hiçbir şeyi gizlilik kadar fanatik bir tarzda savunmaz” demiştir. Demokratik bir sistem, açıklık ilkesini içerir. Açıklık kamuoyunun olan bi­tenden haberdar olması anlamına gelir.

Bir diğer bürokrasi oyunu ise aşırı bilgi sunmadır. Aşırı bilgi sunarak, kamuoyunun konuyu anlaması güçleştirilmektedir.[8] Aslında bu da bir tür gizliliktir. Bu durum kalabalıkta gizlemedir.

Demokrasi özünde bir açık toplum rejimidir. Demokratik toplumlarda halkın seçilenleri denetlemesine olanak veren kural ve kurumlar bulunmak­tadır. Vatandaşlar yönetimde olanları öğrenme hakkına sahip iken, yönetim de kamu alanı ile ilgili bilgileri saklayamaz ve bilgi verme gibi bir ödevi var­dır.

Uluslararası Şeffaflık Kurumu (Transparency International) adlı ku­ruluşun yaptığı araştırmalar ile, siyasal özgürlükleri ölçen Freedom House adlı kuruluşun sivil ve siyasal özgürlüklerle ilgili araştırmaları incelendi­ğinde, demokratikleşme düzeyi ülkelerde arttıkça yolsuzluklar azalmaktadır. Yolsuzluklarla demokratikleşme, açık toplum ve şeffaflık arasında tam bir ters orantı vardır. Demokrasi arttıkça yolsuzluk azalmaktadır. Yolsuzluğun fazla olduğu ülkeler ise demokratik kabul edilmemektedir.

Ülkemizde de demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, ta­rafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usülleri düzenlemek amacıyla 09.10.2003 tarihinde 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kabul edilmiş ve 24.04.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Demokrasiyi koruyacak ve siyasal gücün kötüye kullanılmasını önle­yecek tedbirlerden birisi yönetimde açıklık yani şeffaflıktır. Demokrasiyi dezenfekte edecek en iyi ilaçlardan birisi “gün ışığında yönetim”dir. Devlet yönetiminde gerçekten şeffaflık var ise siyasal kirlilikler hemen ortaya çı­kacaktır. Bu bakımdan yolsuzlukların etkin ve keskin bir ilacı şeffaf yöne­timdir. Şeffaf devlet bir camekandan halkın kamu gücünü kullananları izle­mesi ve kontrol etmesine olanak sağlar.

Yönetimde şeffaflığın sağlanması bazı anayasal ve yasal tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar. En başta yönetimin aldığı kararlar ve yaptığı işlem ve eylemler hakkında vatandaşlara bilgi aktarması önem taşır. Yönetim açı­sından bilgi verme görevi, yönetilenler açısından da bilgi edinme özgürlüğü açık olarak ve istisnalarıyla 4982 sayılı Yasada belirtilmiştir.

Şeffaf devlet aynı zamanda “yönetime ulaşabilme” (accessability) öz­gürlüğünü de içermelidir. Vatandaşlar kamu kurum ve kuruluşlarındaki yö­neticilere kolaylıkla ulaşabilmelidir. Halkın kamusal kararların alındığı par­lamento, belediye meclisi gibi yerlere dinleyici olarak katılabilmesi veya bu tür toplantıların canlı olarak internet ya da televizyon gibi kitle iletişim araçlarıyla yönetilenlere açık olması sağlanmalıdır.[9]

4.Uluslararası belgelerde saydamlık

4.1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde “Adil yar­gı­lanma hakkı” düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu mad­deyi yorumlarken tarafsızlığı öznel tarafsızlık ve nesnel tarafsızlık ola­rak ayırmış, öznel tarafsızlığın herkesçe bilinen peşin hüküm olduğunu belirt­miştir. Nesnel tarafsızlığı ise; Fey/Avusturya davasında şöyle açıkla­mıştır. “Nesnellik sınamasında, kişisel tutumundan ayrı olarak, yargıcın ta­rafsızlı­ğına ilişkin şüphe doğurabilecek soruşturulabilir gerçekler olup ol­madığı belirlenmelidir. Bu bağlamda görünüm bile belli bir önem taşıyabilir. Bu­rada yitirilebilecek olan, demokratik bir toplumda ve her şeyden öte, ceza davalarında, sanıkta mahkemelerin yaratması gereken güvenilirlik hissidir. Belirli bir davada belirli bir yargıcın tarafsız olamayacağından korkmak için meşru bir neden varsa, bu sanık bakımından önemli de olsa belirleyici değil­dir. Belirleyici olan bu korkunun nesnel anlamda haklılığının saptanıp sap­tanamayacağıdır.[10]

4.2. Birleşmiş Milletler 12 Aralık 1996 tarihinde “Yolsuzluğa Karşı Eylem ve Kamu Görevlileri İçin Uluslararası Davranış Kuralları” adıyla bir bildiri kabul etmiştir. Bu Bildiride kamu görevlilerinin saydam yönetim ge­reği ve etik kurallar çerçevesinde hareket etmesini sağlamak amacıyla bazı kurallar konulmuştur.

4.3. Uluslararası Para Fonu 1994 yılında “Mali Saydamlık İyi Uygu­lamalar Tüzüğü” nü kabul etmiştir. Bu Tüzükte de temel yaklaşım saydam­lık olarak göze çarpmaktadır.

4.4. Uluslararası Para Fonu 1996 yılında “Parasal ve Mali Politika­larda Saydamlık Üzerine En İyi Uygulamalar Kodu” nu kabul etmiştir. Bu kodun da kabul edilmesinin amacı saydamlık ve böylece kamuoyu tarafın­dan de­netlenebilir bir mali yönetim oluşturmaktır.

4.5. Yolsuzlukla Mücadele Global Forumu 1999 yılında “Yolsuzlukla Mücadele ve Adalet ve Güvenlik Görevlileri Arasında Dürüstlüğü Tesis Etmeye İlişkin Rehber İlkeler” adıyla etik bazı kurallar içeren bir bildiriyi kabul etmiştir.

4.6. Avrupa Konseyi 2000 Yılında “Kamu Görevlileri İçin Davranış Kuralları” adıyla tüm kamu görevlilerine uygulanacak temel etik kuralları belirlemiştir.

4.7. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı da etik değerler ve saydam yönetim ile ilgili birçok belge ve karar kabul etmiştir.

4.8. Avrupa Ombudsman Enstitüsü 28 Temmuz 1999 tarihinde “İyi Yönetim İçin Davranış Kodu” nu kabul etmiştir. Bu kod ile iyi bir yönetim için temel etik kurallar kabul edilmiştir. Bu kodda da saydamlık ve etik de­ğerlerin birbiriyle olan yakınlığı açıkça görülmektedir.

4.9. 7 Temmuz 1993 tarihinde “Gümrük Kapılarında Dürüstlük ile il­gili Gümrükler İşbirliği Konseyinin Deklerasyonu” (Arusha Deklerasonu) kabul edilmiştir. Deklerasyonun amacı gümrük idareleri için temel etik ku­ralları belirlemektir.

4.10. Dünya Gümrükler Organizasyonu “Dürüstlük Aksiyon Planı” nın amacı da gümrükler için etik kuralları uygulamak ve yüksek ahlaki stan­dartlara sahip profesyonel ve saydam gümrük idarelerini teşvik etmektir.

4.11. OECD tarafından 1998 yılında yayımlanan “Kamu Yönetiminde Etik İlkeler” başlıklı tavsiye kararında da, üye ülkelerin kamu hizmetlerinde etik davranış ilkelerini hayata geçirmek amacıyla, iyi işleyen kurumsal ya­pılar oluşturmaları ve gerekli diğer tedbirleri almaları yer almıştır.

4.12. Kamu Kesimindeki Denetçiler İçin Uluslararası Yüksek Dene­tim Kurumları Teşkilatı (INTOSAI) 1998 yılında “Mesleki Ahlak Kural­ları”nı kabul etmiştir. Amaç ise “Kamu kesimi denetçilerinin sahip oldukları ba­ğımsızlık, yetkiler ve sorumluluklar; Yüksek Denetim Kurumunun ve dene­tim görevinde çalıştırdığı personelinin yüksek meslek ahlakı sergile­melerini gerektirir.” olarak belirtilmiştir.

4.13. Kuşkusuz bu alandaki en önemli belgelerden birisi ABD Tem­sil­ciler Meclisi ve Senatosu “Gün Işığında Yönetim Yasası”dır. Bu yasa adın­dan da anlaşılacağı gibi açık ve saydam bir yönetim ilkesinden hareket et­mektedir. Toplantıların halka açık yapılmasını, önceden sızdırılması sakın­calı bilgilerin de sızdırılmamasını öngören bir dizi düzenleme getirmiştir.

4.14. ABD’de federal devletin kamu görevlileri için belirlediği 10 ah­lak ilkesi bulunmaktadır. Öte yandan yine ABD’de de kamu yönetimi top­lulu­ğunun ahlak bildirgesi bulunmaktadır. Uluslararası şehir yönetimi idare­sinin de kabul ettiği ahlak bildirgesi bulunmaktadır.

4. 15. Avrupa da birçok meslek örgütü kendi meslekleri ile ilgili etik ilkeleri belirlemiş ve bu ilkelerin uygulanıp uygulanmadığını denetleyici bir örgütlenme içine de girmiştir.

Tüm bu uluslararası belgelerden anlaşıldığı gibi saydamlık ile etik il­keler birbirinden ayrılamaz. Etik ilkeler içsel olmakla birlikte dış denetimi de gerektirdiğinden saydamlık etiğin etkinliği için zorunlu bir öge olarak karşımıza çıkmaktadır.[11]

4. Yargı ve etik

Yargı başlı başına etik ilkeler bütünü olup yargı görevi kutsal bir iş­levi olan, ahlaki ve vicdani bir olgudur.

Adalet,

Hakkaniyet,

Nesafet ölçülü­lük,

Eşit davranma,

Tarafsızlık,

Bir yargıçta bulunması gereken temel nitelik­ler olup bu nitelikler etik ilkelerin de özünü oluşturmaktadır. Yargı etiğin dışında düşünülemez. Yargı alanında da etik kuralları düzenleyen birçok uluslararası belge bulunmakta­dır. Adalet en küçük lekeyi kaldıramayacak kadar temiz bir olgudur. Bu nedenle diğer kamu alanlarına göre adalet etik ilkelere çok daha fazla önem vermek zorundadır.

a. Avrupa Konseyi 13.10.1994 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Söz­leşmesinin 6’ncı maddesine dayanarak, yargının bağımsızlığı temelinden hareketle, tüm insanların çıkarlarının korunması amacıyla, yargısal sorum­luluğun gereği gibi icrasını sağlamak, yargının rolünü geliştirmek, etkinlik ve bağımsızlığını sağlamak için bazı ilkeleri tavsiye etmiştir. Bu tavsiyelerin ana başlıkları;

Hakimlerin bağımsızlığı,

Otoritesi,

Çalışma koşulları,

Çıkarla­rının korunması amacıyla mesleki birlikler kurabilme,

Adli sorumluluk,

Gö­revi gereği gibi yapmama durumunda, gerekli önlemlerin alın­ması,

Olarak sıralanabilir.

b. Birleşmiş Milletler 13.12.1985 tarihinde Yargı Bağımsızlığının Temel İlkelerini kabul etmiştir. Bu ilkeler de ana başlıklarıyla;

Yargı bağım­sızlığı,

İfade ve dernek kurma özgürlüğü,

Yeterlilik,

Görev şartları ve süresi­nin kanunla belirlenmesi,

Meslek sırrı ve teminat,

Disiplin soruşturması ve mesleği durdurma ve son verme,

Olarak sayılabilir.

c. Kuşkusuz bu belgeler içinde en önemlisi; Birleşmiş Milletler’in 2001 yılında Hindistan’ın Bangalor kentinde belirlediği Yargı Etiği İlkeleri­dir. “Bangalor Yargı Etiği İlkeleri” olarak bilinen bu ilkeler çok temel pren­sipler içerdiğinden burada saymakta fayda bulunmaktadır.

A. Bağımsızlık ve tarafsızlık

1. Hâkim, müdahale, tehdit, baskı, teşvik ve tüm etkilerden uzak dur­malıdır.

2. Hâkim, vicdani hukuk anlayışı ile uyum içerisinde bağımsız olma­lıdır.

3. Hâkim, toplumdan ve karar vermek zorunda olduğu ihtilafın tarafla­rında bağımsız olmalıdır.

4. Hâkim, yasama ve yürütme etkisi ve uygun olmayan ilişkilerden uzak olmalıdır.

5. Hâkim, karar vermek zorunda olduğu hususlarda diğer yargıçlardan bağımsız olmalıdır.

6. Hâkim, yargının kurumsal ve eylemsel bağımsızlığını sürdürmek için yargısal görevleri ifa ederken koruma tedbirlerini almalıdır.

B. Doğruluk ve tutarlılık

1. Hâkim, güveni güçlendirmek amacıyla, yüksek etik standartlar ser­gilemelidir.

2. Hâkim, görevini tarafsız, önyargısız ve iltimassız yapmalıdır.

3. Hâkim, kendisine yargılamadan el çektirecek ihtimali asgariye in­dirmelidir.

4. Hâkim, önündeki veya önüne gelme ihtimali olan konu hakkında, adaleti etkilememelidir.

5. Hâkim, herhangi bir şahsın adil yargılanmasını etkileyebilecek yo­rum yapmamalıdır.

6. Hâkim, tarafsız olarak karar veremeyeceği durumda yargılamadan çekilmelidir.

7. Hâkim, mesleki davranış şekli itibariyle bir serzenişe yol açacak ta­vırda olmamalıdır.

8. Hâkimin hâl ve davranış tarzı, yargının doğruluğu inancını kuvvet­lendirmelidir.

C. Dürüstlük ve meslek onuru

1. Hâkim, tüm etkinliklerinde mesleği ile bağdaşmayan tüm görüntü­lerden kaçınmalıdır.

2. Hâkim, normal vatandaşın sıkıcı bulduğu kişisel sınırlanmaları iste­yerek kabullenmelidir.

3. Hâkim, hukuk mesleğini icra eden kimselerle olan ilişkilerinde taraf olmamalıdır.

4. Hâkim, ailesini temsil eden birisinin davacı veya dahil olduğu da­valara bakmamalıdır.

5. Hâkim, ikametgahının, diğer avukat veya savcılarca kullanılmasına izin vermemelidir.

6. Hâkim, kendisinin ve aile bireylerinin mal varlığını bildirmelidir.

D. Etkilenmeye açık olmama

1. Hâkim, ailesinin sosyal ilişkilerinin, yargısal kararını etkilemesine izin vermemelidir.

2. Hâkim, hakimlik mesleğinin prestijini özel çıkar sağlamak için kullanmamalıdır.

3. Hâkim, herhangi bir kimsenin kendisini etkileyebileceği izlenimine yol açmamalıdır.

4. Hâkimin elde ettiği gizli bilgiler, diğer amaçlar için kullanılamaz, ifşa edilemez.

5. Hâkim, görevli iken avukatlık yapamaz.

6. Hâkim ve aile üyeleri, hediye, kredi, bağış veya iltimas talebinde bulunamaz.

7. Hâkim, halkın her türlü halini bilmelidir.

8. Hâkim, ırk, renk, cinsiyet, din, tabiiyet, sosyal sınıf, sakatlık, yaş, evlilik, cinsel yönelim, sosyal ve ekonomik durum ve diğer sebeplerden doğan farklılıkların şuurunda olmalıdır.

9. Hâkim, bir kişi ya da gruba karşı sözle veya davranışlarıyla önyar­gılı olarak hareket edemez.



[1] Çalışlar, A. “Ansiklopedik Kültür Sözlüğü”, İstanbul 1983.

[2] Aktan, Coşkun Can, “Yolsuzlukla Mücadele Stratejileri”, s. 21 vd., Ankara 2002.

[3] Sezer, Ahmet Necdet, TBMM 23. Yasama Yılı Açılış Konuşması, www.tbmm.gov.tr

[4] Aktan, C. C, age, s. 36 vd.

[5] Mocan, M. Reşat, “Etik ve Meslek Etikleri” www.ydk.gov.tr/dergi

[6] Sezer, Ahmet Necdet, TBMM açılış konuşması.

[7] Aşçıgil, Semra, “Türkiye’deki Yöneticilerin Kurumsal Sosyal Sorumluluğa Bakışı” www.bakale.com

[8] Aktan, C. C, age, s. 66.

[9] Aktan, C. C, age, s. 247 vd.

[10] Mole, Nuala ve Harby, Catharina, “İnsan Hakları El Kitabı” No 3; “Adil Yargılanma Hakkı”, Avrupa Konseyi, İnsan Hakları Genel Müdürlüğü, Ankara 2003.

[11] AİHS ve diğer sözleşme ve belgeler için, Aktan, C.C age.

E. Ehliyet ve liyakata öncelik

1. Hâkimler, kendileri için yapılan eğitim ve diğer fırsatları yakalaya­rak bilgi, beceri ve bireysel yeteneklerini arttırmalıdır.

2. Hâkim, uluslararası sözleşmeleri, uluslararası hukuk gelişmelerini takip etmelidir.

3. Hâkim, nazik ve düşünceli olmalı, adliye personelini de bu yönde teşvik etmelidir.[1]

Bu ilkeler incelendiğinde en göze çarpan noktanın saydamlık ve hal­kın yargıya güvenini sağlamaya dönük olduğu görülmektedir. Yargı ala­nında etik ilkelerin önemi diğer kamu alanlarından çok daha fazla önem kazanmaktadır. Yargılama işlevi yargıcın vicdan ögesine dayanmaktadır. Vicdan ögesi ise içsel bir olgu olup içsel olguların ilgi alanı olan ahlak ve etik ile yakından ilgilidir. Yargıcın yüksek ahlaklı olması gerekir. Öte yan­dan ahlaki ilkeleri inceleme konusu yapan etik ise bilimsel bir alan olarak bazı uyulması gereken kuralları yazılı hale getirebilir ve bu ilkeler zamanla çeşitli meslek grupları ve sosyal alt kültür grupları açısından uyulması gere­ken ilkeler bütünü olarak kabul edilebilir.

Yüksek ahlaklı olmak ile ahlaklı olduğunu göstermek te birbiriyle bağlantılıdır. Adil yargılanma hakkı ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahke­mesinin belirttiği gibi, adil yargılama kadar adil yargılama kanısı da önemli­dir. Bu kanının objektif olarak uyarılması gerekir. Yargıç objektif olarak karşısındaki insana yüksek ahlaklı olduğu kanısını vermelidir. So­mutlaştır­mak gerekirse; bir davanın tarafıyla çok yakın ilişki içinde olan bir yargıç en adil kararı da verse diğer taraf ve toplum açısından tarafsız olarak algılanamayabilir.

Saydamlık ilkesi açık toplumlarda, açık toplum olmanın ve demokra­silerin vazgeçilmez ilkesi olan halkın yöneticileri denetlemesinin en temel

ilkelerindendir. Saydamlık yargı alanında da çok önemli bir ilkedir. Yargı­lamanın açık olması bunun başlıca göstergesidir. Fakat yargı niteliği gereği halkın bilgi sormaya çekindiği ve çoğu bilgilerin de gizli olması gereken bir alandır. Saydamlığın göstergeleri ise objektif temele dayandırılmalıdır. Ob­jektif temele dayalı bir saydamlık toplumun yargıya güveninin artmasını sağlayacaktır. Bunu gerçekleştirmek için yargının kuşkusuz gelişen teknolo­jilerden yararlanması gerekecektir. Bilgi edinme, internet sayfaları, davala­rın sonuçlarının bilgisayar ortamından takibi, sabıka sorgulamanın bilgisayar ortamında yapılması gibi olgular bu alanda önemli adımlardır. Herhangi bir kişinin dava açmak için geldiği mahkemelerde kuşkuya düşmemesi için dosyanın elektronik ortamda dağılımından kararların yazımına, duruşmaların sesli ve görüntülü kayda alınmasına kadar alınacak önlemlerle yargıya gü­ven sağlanabileceği gibi, saydamlık ve etik ilkeler de hayata geçirilmiş ola­caktır.

6. Mevzuatımızda etik

Türk pozitif hukuku içinde etik ilkeler özellikle son yıllarda diğer ül­kelere paralel olarak gelişme göstermiştir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki pozitif hukukumuz içinde en eski etik ilkeler 2802 sayılı Hakimler ve Sav­cılar Kanununda bulunmaktadır. Yasanın 68’inci maddesi adeta etik ilke­leri pozitif hukuk kuralı haline getirmiştir. Madde metninde,

Yer değiştirme cezası:

a. Kusurlu veya uygunsuz hareket ve ilişkileriyle mesleğin şeref ve nüfuzunu veya şahsi onur ve saygınlığını yitirmek,

b. Yaptıkları işler veya davranışlarıyla görevini doğru ve tarafsız ya­pamayacağı kanısını uyandırmak,

c. Hatır ve gönüle bakarak veya kişisel duygulara kapılarak görev yaptığı kanısını uyandırmak, 
d. Göreve dokunacak surette ve kendi kusurlarından dolayı meslek­taşlarıyla geçimsiz ve dirliksiz olmak, 
e. Maddi tayin ve deliller elde edilmemiş olsa bile, rüşvet aldığı veya irtikapta bulunduğu kanısını uyandırmak, 
f. Doğrudan doğruya veya aracı eliyle hediye istemek ve görev sıra­sında olmasa dahi çıkar sağlamak 
amacı ile verilen hediyeyi  kabul veya iş sahiplerinden borç istemek veya almak, 

Hallerinde uygulanır.

 

Denilerek objektif dürüstlük ilkesi yasa maddesi olarak benimsenmiş­tir. Yasada kişisel olarak dürüst davranma değil, etik olarak kendisi dışında­kilere uyandırdığı izlenim esas alınmıştır. Aynı yasanın 69’uncu maddesinde ise, meslekten çıkarma nedenleri arasında 68’inci madde ihlallerinin iki veya üç defa olmasını yeterli saymıştır.

5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kanununun 1’inci madde­sinde; “Bu Kanunun amacı, kamu görevlilerinin uymaları gereken saydam­lık, ta­rafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik dav­ranış ilkeleri belirlemek ve uygulamayı gözetmek üzere Kamu Görevli­leri Etik Kurulunun kuruluş, görev ve çalışma usul ve esaslarının belirlen­mesi­dir.” denilerek saydamlığa vurgu yapmıştır.

Yasanın genel gerekçesi ise şöyledir:

“İdare, kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında açıklık, saydamlık, hesap verebilirlik, tarafsızlık, dürüstlük, objektiflik ilkeleri teminat altına alındığında ve kamu yararına uygun işlediğinde etkili ve verimli işleyebilir. Dürüst, güvenilir ve adil kamu hizmeti kamuya olan güveni artırdığı gibi, iş dünyası için de uygun bir ortam oluşturur ve bu suretle piyasaların iyi işle­mesine ve ekonomik gelişmeye katkıda bulunur. Kamu yönetiminde etik, iyi yönetimin temel anahtarıdır.

Etik davranış kuralları ile yasalar arasında yakın bir ilişki vardır. Ya­saların kimi zaman düzenlemekte yetersiz kaldığı öznel durumları etik dav­ranış kuralları düzenlemekte, belli bir statüye tâbi olanların nasıl davranma­ları gerektiği yönünde kurallar koymakta ve böylece bu kurallara uyulmasını sağlamaktadır.

Kamu görevlilerinin hizmet verdiği kişilere karşı sorumluluk bilinci içerisinde davranmasını sağlayan etik davranış ilkeleri, kamu görevlilerinin hizmetten yararlananlara karşı hukuka uygun, adaletli ve objektif işlem ve eylemlerde bulunmalarını amaçlamakta, hizmet sunumunda kalite ve stan­dardı gözetmekte ve bazı kamu hizmetlerinin yürütülmesi sürecinde karşıla­şılan yakınma ve şikâyetleri gidererek kamu hizmetlerinin etkin, verimli ve düzenli sunulmasını sağlamayı hedeflemektedir.

Kamu görevlileri seçilerek ya da atanarak getirildikleri görevleri ye­rine getirirken kendilerini hukuka uygunluk, adalet ve dürüstlük ilkeleri çer­çevesinde, güven verici bir şekilde hareket etmeye zorlayan idari sorumlu­lukla bağlıdır. Bu sorumluluğun esası kamu görevinin, seçilmiş ya da atan­mış olsun kişisel bir kazanç ya da çıkar sağlamak amacıyla kullanılamama­sıdır.

Vatandaşlar, tüm kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken en yüksek ahlâkî ölçülere göre davranmalarını ve kamu yararına uygun hareket etmelerini beklemektedir. Kamu görevlileri kanun ve mevzuat hükümlerine, bunların öngördüğü yaptırımlara uygun davranmak zorunda oldukları gibi, kamuoyu denetimine de tâbidir. Kamu görevlilerinin, görevlerini ifa ederken kamuoyunun denetimine tâbi olmaları, kamu hizmeti ifa etmelerinin doğal sonucu olarak kabul edilmektedir.

OECD tarafından 1998 yılında yayımlanan “Kamu Yönetiminde Etik İlkeler” başlıklı tavsiye kararında da, üye ülkelerin kamu hizmetlerinde etik davranış ilkelerini hayata geçirmek amacıyla, iyi işleyen kurumsal yapılar oluşturmaları ve gerekli diğer tedbirleri almaları yer almıştır.

Öte yandan, “4. Gözden Geçirmeye İlişkin 5 Nisan 2003 Tarihli Niyet Mektubu”nda; bazı yapısal taahhütlerin zaman darlığı nedeniyle yerine geti­rilmediği, bunlar arasında kamu yöneticileri ve memurlar için etik kuralları belirleyen kanunun Meclis’ten geçirilmesinin de bulunduğu yer almıştır. Ba­kanlar Kurulunun 23.6.2003 tarihli ve 2003/5930 sayılı kararıyla kabul edi­len Ulusal Programın, kamuda yönetişimin güçlendirilmesi başlığı altında da; kamu yönetiminde saydamlığın artırılması ve yolsuzlukla mücadele kap­samında yapılan çalışmalardan birisinin de kamu görevlilerinin uyacakları meslekî ve etik ilke ve kuralları belirleyen bir düzenlemenin yapılması ol­duğu belirtilerek, hazırlanan taslağın 2003 yılı içinde yasalaşmasının bek­lendiği ifade edilmiştir.

Diğer ülkelerde kamu etik davranış ilkelerini yerleştirmek ve belirle­nen ilkelere uygun davranılıp davranılmadığını gözetmekle görevli kılınan merkezi kurumsal yapıya örnek olarak; ABD’de de The Office of Government Ethics, İngiltere’de The Committee on Standards in Public Life, Kanada’da The Office of the Ethics Counsellor, Japonya’da National Public Service Ethics Board, Avustralya’da The Public Service and Merit Protection Commission, İrlanda’da The Public Offices Commission ve Por­tekiz’de The Inspectorate - General for Public Administration gibi ku­rumsal yapılar gösterilebilir.

Tasarı hazırlanırken, kamu yönetiminde etik konusunda diğer ülkeler­deki kurumsal yapılar incelenmiş ve ülkemiz yönetim geleneği ile sosyo-ekonomik şartlarına uygun düşecek bir model, kanun tasarısına yansıtıl­mış­tır. Tasarının yasalaşması, ülkemizde dürüst, adil ve daha iyi bir yöne­time doğru atılmış önemli bir adım olacaktır.”

Tasarıda etik kavramının tam anlaşılabilmesi için “kamu görevlileri­nin uymaları gereken saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi ilkeler çerçevesinde etik davranış ilkelerini be­lirlemek ve uygulamayı gözetmek” cümlesi kullanılmış ve bu açıklama ya­saya birinci madde olarak girmiştir.[1]

Ayrıca Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun, Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ile Mücadele Kanunu, Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu gibi birçok yasada da çeşitli açıklık ve şeffaflıkla ilgili hükümler bulunmaktadır. Bu kanunlarda amaç kamu görevlilerinin mal bildirimlerini yapmalarını sağlamaktır. Böylece açık bir yönetim sağlanmak istenmektedir.

Öte yandan yukarda değinildiği gibi Bilgi Edinme Hakkı Kanunu say­damlık açısından önemli düzenlemeler getirmiştir. Yasanın genel gerekçesi şöyledir.

“Demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün gereklerinden olan bilgi edinme hakkı, bireylere daha yakın bir yönetimi, halkın denetimine açıklığı, şeffaflığı sağlama işlevlerinin yanı sıra halkın Devlete karşı duyduğu kamu güvenini daha yüksek düzeylere çıkarmada önemli bir rol oynamaktadır. Kullanılan bu hak sayesinde hem halkın Devleti denetimi kolaylaşmakta hem de Devletin demokratik karakteri güçlenmektedir.

Bilindiği üzere, kamu kurum ve kuruluşlarında açıklık ve şeffaflık kav­ramı, olumsuz olarak görülen gizlilik kavramının giderilmesi ile yöneti­lenle­rin yönetenlerin işlem ve faaliyetlerini denetlemesinin sağlanması dü­şünce­leri üzerine ortaya çıkmıştır. Demokratik ülkelerde, bilgi edinme öz­gürlüğü, temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bağlamında vazgeçilmez temel haklardan biri olarak kabul edilmektedir.

Şeffaflık ve gizliliğin iki yönü bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, ku­rum ve kuruluşların “bilgi verme ödevi”, ikincisi ise vatandaşların “bilgi edinme hakkı”dır.

Kurum ve kuruluşlar; bilgi edinme hakkının kullanılması konusunda yapılan başvuruları cevaplandırmak, bilgi veya belgeye erişimde gereken kolaylıkları sağlamak yoluyla şeffaf yönetimin sağlanmasına katkıda bulu­nabilirler.

Kamu kaynaklarıyla üretilen ve hiçbir gizliliği olmayan bilgilere eri­şimin gereksiz yere kısıtlanmaması, vatandaşların, kendileriyle ilgili bilgi­lere kolayca erişiminin sağlanması ve kamusal hizmetle yükümlü kurum ve kuruluşların çalışmalarını görmesini, izlemesini, bilgilenmesini sağlamak amacıyla bilgi edinme hakkının kullanılmasının sınırlarını da belirlemek gerekmektedir.

Tasarı, Avrupa Birliğinin konu ile ilgili mevzuatı da dikkate alınmak suretiyle, demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak, kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmasına ilişkin esas ve usullerin belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.”[2]

Yargı alanında önemli bir kurum olan bilirkişiler içinde bazı etik ku­rallar getirilmiştir. Bunlar;

Doğruyu beyan,

Tarafsız davranma,

Duygularla görevin gereklerini birbirine karıştırmamak,

Sadakat ve özenle görevi icra etmek,

Sırları saklamak,

Ödevi olarak sayılmaktadır.[3]

II. Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP)

Adalet Bakanlığı “e-devlet” sisteminin bir parçası olacak olan “e-adalet” sisteminin kurulması için, yüksek yargı organları ve yargı için bilgi temininde vazgeçilmez özellikte bulunan kurumları da sisteme dahil ederek Adalet Bakanlığı merkez teşkilatı ile birlikte tüm mahkemeler, Cumhuriyet başsavcılıkları, Adli Tıp Kurumu, icra daireleri ve cezaevleri ile sosyal te­sisleri içine alacak biçimde bilgisayar ağı kurmak ve böylece merkez ve taşra bi­rimleri arasında bilgi alış-verişinin elektronik ortama taşınması, va­tandaşa internet üzerinden hizmet sağlanması, dış birimlerden beklenen bil­gilerin istenilen zamanda sistem tarafından hazır edilmesi gibi amaçlarla Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) başlatmıştır.[4]

Yargılama görevini yerine getiren mahkemelerin çağdaş demokrasi­lerde olduğu gibi, adil, süratli ve etkin bir şekilde karar verebilmesi için mevzuat alanında yapılan değişiklikler tek başına yeterli değildir. Vatan­daşlarımızın hak arama hürriyetleri ile adil yargılanma haklarının en üst düzeyde ve kaliteli bir şekilde gerçekleştirilmesi için mahkemelerimizin günümüz teknolojisinin sunmuş olduğu imkanlardan eksiksiz olarak yarar­lanmaları gerekmektedir. Cumhuriyet savcılıkları ve mahkemelerin; kendi aralarında, cezaevleri, adli tıp birimleri ve yüksek mahkemelerle online bağlantısını sağlamak, aynı zamanda kamu kurum ve kuruluşlarındaki ben­zer bilişim sistemleri ile entegrasyonu gerçekleştirmek amacıyla başlatılan Ulusal Yargı Ağı Projesinde önemli aşamalar kaydedilmiştir. Bu yazılım 2005 yılında Türkiye genelinde yaygınlaştırılacaktır.

Projenin hayata geçmesi ile her türlü bilgi ve belge akışı sistem üze­rinden gerçekleştirilecek, “Bilgi Bankası” sayesinde mevzuat, içtihat, ge­nelge, emsal yazı ve benzeri tüm bilgilere duruşma sırasında dahi anında erişilebilecek, “Karar Destek Sistemi” ile yargılama sırasında usul hataları en aza indirilebilecek, hukuki konularda yargı teşkilatı içinde sanal tartışma ortamları oluşturularak bilgi paylaşımı sağlanacak, kamu kurum ve kuruluş­ları bilgi sistemleri ile entegrasyon sağlanarak, bilgi ve belgeler güvenli bir şekilde elektronik veri alış-verişi online sistemler üzerinden gerçekleştirile­cek, avukatlar bürolarından harç yatırarak dava açabilecek, dosyalarını in­celeyebilecek ve elektronik dilekçe göndererek duruşma günlerini internet üzerinden takip edebilecektir.

UYAP ile birlikte Cumhuriyet başsavcılığı, mahkeme ve infaz işlem­leri bilgisayar aracılığıyla yapılacak, hakimler bir konuda karar verirken geliştirilen karar destek sistemini ve kurulan bilgi bankasını kullanacak, böylece basit usul hatalarının önüne geçilebilecektir. Ayrıca benzer dava­larda benzer kararlar alınması sağlanarak, uygulamada birlik için zemin oluşturulacak, pilot bölge olarak seçilen bazı adliyelerde uygulanmasına başlanan proje çerçevesinde, dava mahkemeye intikal ettikten sonra zabıt katipi tarafından dava türü belirlenerek sisteme kaydedilecek, sistem dava türüne göre önceden tanımlanmış tensip zaptını oluşturarak hâkime sunacak, hâkim işlemi onayladıktan sonra ilgili müzekkereler program tarafından otomatik olarak üretilerek elektronik ortamda ilgili yerlere gönderilecektir.

Sistem, mahkumiyet kararı verilirken suça ilişkin kanun metnini hâ­kimin önüne getirerek, cezada indirim, artırım, tecil ve paraya çevirme gibi bütün ihtimalleri gösteren bir ekran ile gerekli bilgileri sunacaktır. Sistem, yargılama işlemlerinin adından hâkim tarafından tercih edilen seçeneğe göre kararı oluşturacak, böylece hâkimin karar verebilmesi için gerekli her türlü hukuksal destek ve bilgi sağlayan yazılım vasıtasıyla, usul hataları asgariye indirilerek, Yargıtayın usul yönünden yaptığı bozmalar önemli ölçüde aza­lacak ve bir yandan yargı hızlanırken, diğer yandan yargı ekonomisi de sağ­lanmış olacaktır.

Türkiye’deki bütün adli ve idari yargı birimlerinin sistem içinde online birbirine bağlanmasıyla bütün mahkemeler birbiriyle ya da yüksek mahkemelerle ve diğer kamu kurumlarıyla (Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi, Polis Bilgi Sistemi gibi) bilgisayar ağı üzerinde anında haberleşebilecek, örneğin bir belgenin nüfus idaresinden ya da tapu sicil dairesinden getirtil­mesi için artık haftalarca ya da aylarca beklemek gerekmeyecektir. Bu yüz­den duruşmalar uzamayacak, kararlar da kısa sürede verilerek adalet en kısa sürede tecelli edecektir.

UYAP’ın en önemli özelliklerinden birisi de; sisteme avukatların da gi­rebilecek olmasıdır. Avukatlar kendilerine verilen özel şifreler sayesinde sisteme ofislerindeki bilgisayarlardan bağlanabilecek, dava dilekçelerini doğrudan doğruya bu bilgisayar sisteminden gönderebileceklerdir. Avukat­lara ve vatandaşlara da kolaylık getirecek sistemin hayata geçirilmesinin ardından mahkemelerdeki davanın hangi aşamada olduğu hakkında bilgi edinmek ya da duruşma tarihini öğrenmek için adliyelere gitmeye gerek kalmayacaktır.

İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte elektronik imza, elektronik söz­leşme, kişisel verilerin korunması ve benzeri konular gündeme gelmiştir. Bu bağlamda UYAP’ın sayısal imza ve şifreleme alt yapısı çalışmaları tamam­lanmış olup, istenirse 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu çerçevesinde merkezi yapıya dönüştürülebilecek kabiliyettedir.

UYAP’ın Türkiye genelinde tam olarak faaliyete geçirilmesi halinde adalet hizmetlerinde hizmet kalitesinin yükseltilmesi, davaların en kısa sü­rede karara bağlanarak tamamlanması ile adalet hizmetlerindeki gecikme giderilerek, vatandaşlarımızın yakınmaları önlenmiş olacaktır.[5]

Yapılan çalışmalar yargının kendi iç işlerini disiplin altına almaya ve davaların neticelenmesini hızlandırmaya yönelik gibi görünse bile, şüphesiz bütün çalışmalar vatandaşlarımız içindir. Teknolojinin kullanılması yargının hızlanmasını, bu da davaların bir an önce bitmesini sağlayacak, vatandaşla­rımız da hakkına daha kısa sürede kavuşmuş olacaktır.

Ayrıca vatandaşlar evlerindeki bilgisayarlarından internet aracılığıyla duruşma günlerini öğrenebilecek ve internete açılmasında sakınca görülme­yen dosya bilgilerini görebilecektir.

İleride “Kiosk”lar (ATM benzeri bilgi girişi ve sorgulama yapılan makineler) kurmak suretiyle vatandaşın yetkisi dahilinde davalarıyla ilgili bilgileri mesai kavramı olmadan öğrenmelerini sağlamak ta düşünülmekte­dir. Tabii bunun için elektronik imza uygulamasının yaygınlaşması gereke­cektir.[6]

Proje, Türkiye Bilişim Vakfı ve Türkiye Sanayici ve İşadamları Der­neği tarafından 30 Kasım 2004 Tarihinde E-Türkiye büyük ödülüne layık görülmüştür.

UYAP projesinin henüz tam olarak faaliyete geçmemiş olmasına rağ­men, ortalama olarak işlerin sağlanan donanım desteğiyle yarı yarıya hızlan­dığı, karar yazma sürelerinin kısaldığı kullanıcılar tarafından dile getirilmiş­tir.[7] Sağlanan donanım desteği sayesinde günlük yapılabilen keşif sayısının 4-5 katına çıktığı, daktiloya göre daha fazla duruşmanın aynı günde ve daha kısa sürede bitirildiği belirtilmiştir.[8] Öte yandan laptoplarla hâkimin duruş­mayı ekranından izlemesi sayesinde duruşma sırasında zabıt katibinin dene­timi anında olmakta ve hatalar aza indirgenmektedir. Tüm bunların yanında dak­tilo gürültüsünün olmaması çalışma sağlığı açısından çok büyük önem taşı­maktadır.[9]

UYAP test uygulamasının yapıldığı birimlerden de kullanıcılar tara­fından programın henüz yeni olmasına rağmen çeşitli görüşler yansımakta­dır.

Günde 70 dosya ile çıkılan duruşma ile 21 dosyanın gerekçeli kararı­nın tüm işlemlerinin 2 saat içinde bitirilebildiği, kalemde önceleri iki saat süren infaz işlemlerinin UYAP sayesinde 15 dakikaya indiği belirtilmekte­dir.[10]

Diz üstü bilgisayar ve web kamera sayesinde keşif mahallinin veya uyuşmazlık konusu yerin görüntüsünü alarak kaydedebiliyor ve elektronik ortamda keşif zaptına ekleyebiliyor veya ayrıca CD’ye kaydederek dosyaya koyabiliyoruz. Şimdiye kadarki uygulamada, üç boyutlu alemdeki bir nes­neyi veya olguyu hâkim, olay yeri veya nizalı yerdeki müşahedesi olarak keşif zaptına yazdırıyor yahut bilirkişi bunu raporuna yazıyordu. Karar vere­cek hâkim ya da Yargıtayda dosyayı inceleyen üyeler de bu metinleri oku­yarak kafalarında hayal edip canlandırdıkları olguyla bir sonuca ulaşıyor­lardı. Oysaki olay yeri veya nizalı yerin görüntüsü, uyuşmazlığın çözü­münde vicdani kanaatin oluşması için çok büyük kolaylık sağlamaktadır. Hiç şüphesiz görsel anlatım, yazılı anlatıma göre daha etkin ve daha kolay­dır. Duruşma zabıtlarında kimlik tespiti yaparken web kamera ile ilgilinin fotoğrafını da çekerek duruşma zaptına ekleyip zabıtta fotoğrafı görebiliyo­ruz. Özellikle boşanma davalarında tarafların fotoğraflarını da zapta kayde­diyoruz. Gerçi bu uygulamanın usulde yeri olmadığı gerekçesi de öne sü­rülmüştür. 1927 tarih ve 1086 sayılı HMUK’ta yerinin olmadığı doğrudur; çünkü o tarihte web kamera ve bilgisayar yoktu. Ancak duruşma zabıtname­sinin tanzimine ilişkin 151’inci maddede, tarafların “isimlerinin” zapta ya­zıla­cağı belirtilmektedir. Bundan maksat ilgilinin kimliğidir. Nitekim uygu­lama da bu şekildedir. Şahsi kanaatime göre fotoğrafta “kimlik” kavramına dâ­hildir. Hatta kimliğin tespiti, sahteliğin önlenmesi ve güvenliğin sağlan­ması için bunun daha emin bir yol olduğunu düşünüyorum. 4721 sayılı TMK’nın 166’ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereği, bir yıldan fazla süren evlilikte tarafların bizzat gelerek boşanma iradelerini beyan etmeleri ve bu­nun duruşma zaptına geçirilmesiyle boşanmaya karar verilmektedir. Kamu­oyunda “anlaşmalı boşanma” diye adlandırılan bu davalar boşanma davala­rının önemli bir toplamını oluştur­maktadır. Zaman zaman, özellikle büyükşehirlerde kötü niyetli kocaların başka bir kadın bulup açıklanan usulle mahkemeden boşanma ilamı aldıkları ve eşlerini mağdur ettikleri bili­nen bir vakıadır. Hatta bu konuda şebekelerin de olduğu duyulmaktadır. Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin 93’üncü maddesi gereği boşanma davaları için vekâletnamelerde, vekâlet verenin fotoğrafının yapıştırılması ve vekâ­letname metninde boşanma için verildiğinin açıkça yazılması gerekmektedir. Bütün bunlar sahteciliklerin önüne geçmek ve mağduriyetleri engellemek içindir. Bu durumda yapılan fotoğraf çekme uy­gulamasının amaca uygun olduğu ve usule de aykırı olmadığı kanaatinde­yim.

Dosyanın veya içindeki evrakın postada veya başka bir şekilde kay­bolması durumunda bilgisayarın hafızasından kaybolan kısımları kolayca yenileyebiliyoruz.

Esas ve karar defterlerini Microsoft Excel programıyla bilgisayar or­tamına aktardık. Böylece dosyayı raftan indirmeden veya araştırma yapma­dan bir­kaç saniyede dosyanın tarafları, dava türü, dava tarihi veya sonucu gibi bil­gilere ulaşabiliyoruz. Hatta karar numarasıyla gerekçeli karar belge­lerine köprü kurarak karar numarasına tıkladığımızda gerekçeli karara ulaşma im­kânı sağladık. Yine aynı program sayesinde ne zaman istersek toplam dosya sayısı, derdest sayısı, bunların davanın açılış yıllarına göre dağılımı, toplam karar sayısı, bunların kaçı iş davası, kaçı alacak gibi tas­nifler yapabiliyor; her türlü istatistikî bilgiye anında ulaşabiliyoruz. Win­dows Netmeeting programı sayesinde duruşma salonlarında kürsüdeki diz üstü bilgisayarla zabıt kâtibin bilgisayarı arasında bağlantı kurarak yazılan­ları eş zamanlı olarak görebiliyor; hatta istediğimizde müdahale ederek ge­rekli düzeltme veya de­ğişikliği yapabiliyoruz, Ayrıca aynı sistemi hâkimin oda­sındaki diz üstü bilgisayar ile kalemdeki bilgisayarlar arasında da kura­rak mesai süresi bo­yunca zabıt kâtiplerden kim ne yapıyor, kim çalışıyor veya çalışmıyor kontrol edebiliyoruz.[11]

UYAP öncesinde Cumhuriyet savcılıkları tarafından açılan davalar önce nöbetçi mahkemelere gönderilir, mahkemelerde biriken davalar her 15 günde bir mahkemelere eşit olarak tevzi edilirdi. Tevzi birimi olan yerlerde de biriken davaların haftada iki gün tevzi işlemi yapılırdı. Mahkemeye gelen davalar esas defterine kaydedilir, dosyalanır ve tensip işlemlerine geçilirdi.

UYAP ile davalar günlük olarak Cumhuriyet savcılığından tüm taraf bilgi­leri girilmiş ve esas numarası almış olarak elektronik ortamda bilgisa­yarla­rımıza iş ola­rak düşmektedir. Bu durumda yapmamız gereken tek şey, sis­temde kayıtlı bulunan tensip şablonlarından ilgili olanı seçip, tensip iş­lemle­rini yapmaktır. Davaların günlük olarak gelmesi nedeniyle işlerin yı­ğılması­nın önüne ge­çilmiştir.

Duruşmalarda, tarafların kimlik bilgileri tek tek girilerek zaman kay­bedilmekteydi. Taraf seçildiğinde artık tüm kimlik bilgileri ekrana gelmekte ve bu da bize büyük bir zaman kazandırmaktadır.

Mahkemenin bir başka mahkemeye yazdığı talimat veya müzekkere­nin ulaşım süresi 1 veya 1,5 ay iken bu süre birkaç saniyeye inmiştir.

Karara çıkan dosyalar, karar defterine kaydedilirdi. Bazen deftere kay­detme unutulmakta ve karar defterinde silintilere neden olmaktaydı. UYAP ile karara çıkan dosyalar, otomatik olarak karar numarası aldığından bu tür karışıklıklar önlenmiştir.

Karara çıkan dosyalarda kısa karar gerekçeli karar aynen yeniden ya­zılmakta iken artık kopyala yapıştır ile bu işlem kısa sürede yapılmaktadır. Ayrıca belli bazı kalıp cümleler tanımlanarak (bu özellikler word progra­mında da bulunmaktadır) bu tür cümleler otomatik yazılarak zaman kaza­nılmaktadır.

Yargıtaya gönderilecek her dosya için matbu formlar daktiloda tek tek doldurulmakta, ya da paket özel program hazırlatıp tek tek veri girerek esas defterine kaydedip Cumhuriyet savcılığına teslim edilirdi. UYAP sayesinde Yar­gıtaya gidecek dosya ile ilgili işlemler 3-4 dakikada bitmekte ve dosya sav­cılığa ulaşmaktadır.

Tek sanıklı bir dosyanın infaz işlemi en az 15-20 dakika sürmekteydi. Çünkü ceza fişlerine bilgi girmek gerekmekte, kararlar ayrı ayrı kesinleşti­rilmekte, sanığa ait nüfus kaydı örneği, tutuklu kalmışsa tutuklu kaldığı ve salıverildiğine ilişkin belge örnekleri kararla birlikte ceza fişine eklenip her sanığa ait ilam infaz defterine kaydedilmekte kararlar mühürlendikten sonra ilamat savcılığına gönderilmekteydi. UYAP ile infaz işlemleri 3-4 dakika gibi bir sürede ve eksiksiz tamamlanmakta, kararlara ilişkin tebligat bilgileri önceden bilgisayarda olduğundan ceza fişi ve kesinleşme şerhi otomatik olarak karşımıza çıkmakta ve belirtilen süre içinde savcılığın ilamat büro­suna ulaşmaktadır.

Tefrik kararı verildiğinde ayrılan dosya ile ilgili evrak fotokopileri çe­kilir, yeniden esas defterine kaydedilirdi. UYAP ile tefrik kararı verildiğinde tefrik ekranına gelip, dosya içi evrak listesinden ilgili evraklar seçilip, kay­det denildiğinde yeni esas numarası almış durumda tefrik dosyası hazır hale gelmektedir. Tüm bu işlemler yaklaşık 3 dakika sürmektedir.

UYAP tam olarak yaygınlaştığında kağıt tozundan, dosya veya için­deki evrakların kaybolması veya değişmesi endişesinden kurtulacağız. Uya­rılar sayesinde süreli işler süresinde yapılacak, bir şey unuttum mu acaba diye stres yaşanmayacaktır.[12]

Öte yandan evrak otomasyonu sayesinde idari işlerde de büyük kolay­lıklar getirilmektedir. İzin, kamp, hakimevleri, doktora sevk, malzeme isteği, tedarik, araç bakım, yakıt, yemekhane, demirbaş kayıtlarının kontrolü, döner sermaye işlemleri, personelin kadro ve özlük işlemleri, adayların işlemleri gibi tüm işlemler çok kısa sürede ve sağlıklı bir biçimde yapılabilmekte­dir.[13]

III. Yargı etiği ve Ulusal Yargı Ağı Projesi

Yargıda etiğin önemine yukarda değinmiştik. Yargı niteliği gereği etik ile iç içe ve ayrılmaz olduğundan; yargının etik ilkeleri içinde barındırması­nın yanında, insanların yargıya güvenlerini, dolayısıyla adalete güvenlerini sağlamak için adalet hizmetinde çalışanların içsel olarak ahlaklı ve dürüst davranmaları tek başına yeterli olmayıp insanlara karşı ahlaklı ve dürüst olduğunu göstermek zorundadırlar. Etik ilkeler gerçekten kişinin içsel olarak dürüst olup olmadığı kadar, etrafındakilerin onu dürüst tanımasına da bakar. Bu nedenle gerek 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda, gerek 2797 sayılı Yargıtay Kanununda hakimlik ve Yargıtay onuruyla bağdaşmayan davranışlar yaptırıma bağlanmıştır. Buradaki hakimlik onuru ve Yargıtay onuru kavramları Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ilke kararları ile adeta hakimlik mesleğinin etik ilkeleri şeklinde uygulanmıştır. Ülkemizde hakim­ler ve savcıların mesleki örgütlenmelerine yasal olanak bulunmadı­ğından dolayı hâkim ve savcıların etik ilkelere uygun davranıp davranma­dıklarının denetimini Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapmaktadır.

Yukarda da değinildiği gibi bu konuda çok önemli ilkeler içeren 2802 sayılı Yasanın özellikle 68’inci maddesinde objektif dürüstlüğü esas alan bir yakla­şımı benimsemiştir. Objektif dürüstlük ise, kişinin içsel olarak dürüst olma­sının tek başına yeterli olmayıp aynı zamanda dışa karşı da dürüst gö­rünmesi yükümlülüğünü zorunlu kılmaktadır.

Yargılamada en önemli unsurlardan biri, verilen kararın doğruluğu kadar ilgili taraflar üzerinde oluşturduğu güvendir. Yürütülen proje kapsa­mında kişilerin bu güvenini sağlayıcı çok önemli düzenlemeler bulunmakta­dır.Bunları yargı etiği ilkeleri ışığında şu başlıklar altında toplayabiliriz.

1. Davanın açılması aşamasında, dosya tevziinin otomatik yapılma­sıyla tarafların düşüncesinde oluşabilecek dosya tevzii kaynaklı şüpheler ortadan kalkacaktır.

2. Dosyanın tüm aşamaları hakkında bilgi alınabilmesi taraflara güven sağlayacaktır.

3. Dosya hakkında bilgi alma, dosyaya dilekçe ekleme, delil ekleme ve benzeri işlemler için tarafların adliyeye giderek dosyasına ulaşabilmek için çaba sarf etmesi önlenecek ve bu alandaki suiistimaller de önlenecektir.

4. İleride ses ve görüntülü kayıt sistemine geçilmesi ile duruşmaların tüm aşamaları gerçek anlamda kayıt altına alınacak ve bu alandaki taraflarda oluşan şüpheler giderilmiş olacaktır.

5. Günümüzün en önemli değeri olan zaman kaybı önlenmiş olacaktır.

6. Dosyaların tüm aşamaları elektronik ortamda tutulacağından dosya kaybolması, sürüncemede bırakılması ve benzer iddialarla yargının yıpratıl­ması önlenmiş olacaktır.

7. Diğer kamu kurumlarıyla entegrasyon sayesinde bilgilerin hızlı gelmesinden daha önemlisi sağlıklı gelmesi sağlanacaktır. Bunu sağlayıcı en temel nokta ise tüm işlemlerde vatandaşlık numaralarının kullanılacak olma­sıdır.

8. Mahkemeler arasındaki entegrasyon sayesinde bir ceza davasında aranan birisinin hukuk davasına gelip ifade verdiği halde yakalanamaması gibi durumlar önlenecektir.

9. Kazanılacak hızla birlikte gıyabi tevkif, yakalama gibi kararlar anında tüm kolluk birimleri ile ilgili birimlere ulaşacağından bu gibi kişile­rin koordinasyon eksikliği nedeniyle kaçışları engellenecektir.

10. Temyiz, talimat, müzekkere gibi dış birimlere gönderilen belge, dosya ve yazıların takibi ve gidiş gelişi hızlanacak ve sağlıklı olacaktır. Özellikle belirli yerlerde dosyaların sürüncemede kalmasına olanak sağlayan bu durumların ortadan kalkması da güven açısından son derece önemidir.

11. Adalet hizmetinde çalışanların on-line eğitimi, mevzuat ve ulusla­rarası sözleşmeleri ve diğer gelişmeleri anında izleyebilmeleri, teknolojiyi kullanabilmeleri de ehliyet ve liyakat açısından önemli bir kazanç olacaktır.

Yukarda kısaca başlıklar halinde değinilen saydamlık ve etik ilkelere bağlılık açısından uygulanacak olan proje; özellikle insan unsurunun kulla­nıldığı ve subjektif iyiniyete rağmen objektif ölçütler bakımından kimi kuş­kulara neden olan bazı uygulamaların yerine koyduğu teknoloji unsuru sa­yesinde saydamlık ve gün ışığında yönetim anlayışı açısından yargı alanında atılmış önemli bir adım olacaktır.

İnsan unsurunun olduğu bazı yerlerdeki gecikmeler ya da geciktirme­ler azalacak, insan unsurunun olduğu yerlerde dosyaların dağıtımındaki ka­yırma olasılıkları sıfırlanacaktır.

Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde projenin yargının saygınlı­ğına yaraşır güveni artırmayı sağlayıcı bir yönü de olacaktır.



[1] TBMM 22. Dönem 2. Yasama Yılı 1/705 Sayılı Esas Komisyon Raporu. www.tbmm.gov.tr

[2] 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı Gerekçesi, www.tbmm.gov.tr

[3] Tanrıver, Süha, “Bilirkişinin Etik, Hukuki ve Cezai Açılardan Sorumluluğu”, Bilirkişilik Sempozyumu, s. 407. vd. Türkiye Barolar Birliği, Samsun, 9-10 Kasım 2001.

[4] Adalet Bakanlığı Bilgi işlem Dairesi Başkanlığı UYAP Brifingi 2004.

[5] Çiçek, Cemil, TBMM 2005 Yılı Bütçe Konuşması, www.adalet.gov.tr

[6] Kasırga, Fahri, 09.10.2004 tarihli Röportaj, www.haberanaliz.com

[7] Kargılı Cahit, www.adalet.gov.tr.

[8] Aslan, Şuayip, www.adalet.gov.tr

[9] Örsdemir, Dündar, www.adalet.gov.tr

[10] Ekdemir, İbrahim, www.adalet.gov.tr

[11] Akın, Ali, www.adalet.gov.tr

[12] Görmez, M. Şahin, www.adalet.gov.tr

[13] Gerede, Basri, www.adalet.gov.tr

 



[1] Haber metni için bk. 31.08.2004, www.habervitrini.com

No comments: