YARGI ETİĞİ AÇISINDAN
ULUSAL YARGI AĞI PROJESİ (UYAP)
Emrullah AYCI
Yargıtay Tetkik Hâkimi
Giriş
Bilimin ve teknolojinin kaydettiği çok hızlı gelişmeler çağımızın bilgi çağı olarak adlandırılmasına neden olmuştur. Bunun sonucu olarak, günümüzde bilginin yayılma olanakları artmış, insanların bilgiye ulaşmasının önündeki engeller azalmıştır. Bilgi teknolojileri ve bu bilgilerin aktarılmasını sağlayan iletişim teknolojileri de son onbeş yılda çok hızlı ilerlemeler kaydetmiştir. Bu gelişmeler, teknoloji ve bilimin birleşmesinden oluşan ve “bilişim” adı verilen yeni bir kavramı beraberinde getirmiştir. Bilişim bilgi ile iletişimin iç içeliğini vurgulayan bir kelimedir. Bilgi ve iletişimdeki gelişmeler aynı zamanda insanların da bilgiye ulaşmasını kolaylaştırdığından; artık insanlar hem kendi ülkeleri dışındaki gelişmeleri daha yakından izleme olanağı bulmakta hem de kendi ülkelerindeki gerek yöneticilerin gerek diğer kamu gücünü kullanan kişilerin davranışlarını etkin olarak izleme ve bu izlemenin sonucu olarak zaman zaman denetleme olanağına kavuşmaktadırlar. Bu denetlemelerde de kamu gücünü kullananların salt hukuka uygun davranışlarını değil, aynı zamanda onların toplumda kabul gören genel ahlak kuralları ile mensubu oldukları toplumsal grupların ya da meslek gruplarının kendi içinde uyması gereken ahlak kurallarına uygun davranıp davranmadığını denetleme olanağı bulmaktadırlar.
Toplumsal yaşamın vazgeçilmez kurumu olan hukuku uygulayacak olan hukukçuların da belirli ahlak kurallarına bağlı kalmaması düşünülemez. Birçok meslek kuruluşu gibi dünyada çeşitli hukuk kuruluşları da bazı ahlak kurallarını benimsemiştir. Bu ilkelerin özü toplum tarafından denetlenmeye, topluma açık olmaya, hesap vermeye, kısaca saydamlığa dayanmaktadır. Bilgi çağı olarak ta adlandırılan günümüzde bilgi ile iletişim teknolojilerindeki olağanüstü gelişmeler, insanların bilgi edinmesinin bir hak olarak karşımıza çıkmasına neden olmuştur. Bilgi iletişim teknolojilerindeki gelişmeler bilgiye ulaşmayı da kolay hale getirmiş, basın ve yayının da bilgi iletişim teknolojilerini kullanması insanların, yönetenleri daha yakın denetlemesine olanak sağlamıştır. Gelinen noktada; artık halkın yönetenleri ve kamu gücünü kullananları denetleme olanağı arttığından, etik ilkeleri belirlemek ve uygun davranılıp davranılmadığını halka denetleme olanağı sunmak bir zorunluluk halini almış, halkın denetimine olanak sağlamak için de halka açık, saydam, “gün ışığında” yönetimin gereği olarak, yapılan işlemlerde kişi unsurunun doğurduğu sakınca ve kuşkuların yerine teknolojinin bu alanda getirdiği yeniliklerden yararlanmak önem kazanmıştır. Bu nedenle artık tüm Dünyada kamu yönetiminde e-Devlet diye adlandırılan saydam yönetime doğru hızlı bir geçiş göze çarpmaktadır. Bu bağlamda Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) gibi projeler çağımız gereklerine ve toplum beklentilerine uygun projeler olmakta ve e-Devlet dönüşümünün bir bölümü olmaktadır. Böylesine büyük ve yargıda köklü değişiklikler öngören projenin etik açıdan değerlendirmesi gereğinden hareketle bu yazı kaleme alınmıştır.
I. Yargı etiği
1. Etik
Etik insanların töresel ya da ahlaksal ilişkilerini, davranış biçimlerini ve görüşlerini araştıran bir felsefe dalı olarak tanımlanmıştır Türk Dil Kurumu Ansiklopedik Kültür Sözlüğünde.[1] Felsefenin en eski dallarından biri olan etik bazen ahlakla aynı anlamda kullanılmaktadır.
Ahlak; insan ilişkilerinde “iyi” ya da “doğru” yahut “kötü” ya da “yanlış” olarak adlandırdığımız değer yargılarını ifade eder.[2]
“Yaşamın her alanında gözetilmesi gereken iyi nitelikli, erdemli davranış biçimlerinde kendini gösteren etik kavramı, tüm toplumlarda her zaman tartışma konusu olmuştur. Ancak, etik değerler, insanlığın tarih boyunca edindiği deneyim ve birikimler sonucunda, çağdaşlığın ve iyi yönetimin ön koşulu arasında yer almıştır.
Çağdaş toplumlarda, toplumsal yaşama yön veren ilkeler arasında etik değerlerin kendine özgü bir yeri bulunmaktadır.
Etik değerleri oluşturan kuralların değer ve anlamlarından ödün verilmeksizin yaşamın tüm alanlarında geçerli kılınması, bireyden başlayarak, tüm toplum kurumlarında yaşatılması temiz ve sağlıklı toplumu oluşturabilmenin tek yoludur.” [3]
1.2. Etik ve hukuk
Hukuk ve ahlak arasında yakın ilişki olmakla beraber, aralarında farklılıklar da bulunmaktadır. İnsanlık tarihi boyunca bir çok temel ahlaki değerler zaman içinde hukuki norm haline gelmiştir. Hukuk kuralları insan davranış ve eylemlerini düzenler ve bazı sınırlamalar getirir. Hukuk kurallarının yaptırımı söz konusudur. Ahlak kuralları da insan davranışlarına sınırlamalar getirir. Ancak dışsal bir yaptırımı yoktur. Hukuk kuralları yazılı olduğu halde ahlak kuralları genelde yazılı değildir. Hukuk kuralları dışa yönelik iken ahlak kuralları daha çok içe yöneliktir. Hukuk kuralları devlet tarafından oluşturulurken ahlak kuralları devlet dışında topluluklar tarafından da oluşturulabilir.[4]
Hukuk kurallarının var olması onlara her zaman uyulması anlamına gelmemektedir. İş görenler etik değerler açısından yeterince gelişmemişlerse, yasalar etik davranışlar göstermelerini sağlayamamaktadır. Toplum ve toplumdaki alt gruplar içindeki formal ve informal ilişkiler ağı günümüzde o kadar karmaşık bir hale gelmiştir ki, iş görenlerin adil, doğru, tarafsız, çıkarsız davranmalarını sağlayacak başka ilkelere gereksinim doğmuştur.[5]
Farklı değer yargıları nedeniyle etik kavramının çerçevesinin belirlenmesi güçtür. Etiğe uygun hareket edilmesinin sağlanmasında en büyük görev kamuoyuna düşmektedir.
Saydam devlet kavramını tanımlayan, etik değerlerin kurallarını belirleyen ve kurallara aykırı davranışlara yaptırımlar geliştiren etik yasaları, bu gün öncelikli bir gereksinim durumuna gelmiştir.[6]
Yöneticiler hukuki sorumluluklarını yerine getirince, etik sorumluluklarını da yerine getirdiklerini düşünmektedirler. Halbuki etik sorumluluklar proaktif olmayı veya kanunların ötesinde sorumluluklar yüklenmeyi gerektiriyor.[7]
3. Etik ve saydam yönetim
Max Weber “Yasal gizlilik kavramı, bürokrasinin önemli bir keşfidir. Bürokrasi hiçbir şeyi gizlilik kadar fanatik bir tarzda savunmaz” demiştir. Demokratik bir sistem, açıklık ilkesini içerir. Açıklık kamuoyunun olan bitenden haberdar olması anlamına gelir.
Bir diğer bürokrasi oyunu ise aşırı bilgi sunmadır. Aşırı bilgi sunarak, kamuoyunun konuyu anlaması güçleştirilmektedir.[8] Aslında bu da bir tür gizliliktir. Bu durum kalabalıkta gizlemedir.
Demokrasi özünde bir açık toplum rejimidir. Demokratik toplumlarda halkın seçilenleri denetlemesine olanak veren kural ve kurumlar bulunmaktadır. Vatandaşlar yönetimde olanları öğrenme hakkına sahip iken, yönetim de kamu alanı ile ilgili bilgileri saklayamaz ve bilgi verme gibi bir ödevi vardır.
Uluslararası Şeffaflık Kurumu (Transparency International) adlı kuruluşun yaptığı araştırmalar ile, siyasal özgürlükleri ölçen Freedom House adlı kuruluşun sivil ve siyasal özgürlüklerle ilgili araştırmaları incelendiğinde, demokratikleşme düzeyi ülkelerde arttıkça yolsuzluklar azalmaktadır. Yolsuzluklarla demokratikleşme, açık toplum ve şeffaflık arasında tam bir ters orantı vardır. Demokrasi arttıkça yolsuzluk azalmaktadır. Yolsuzluğun fazla olduğu ülkeler ise demokratik kabul edilmemektedir.
Ülkemizde de demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına ilişkin esas ve usülleri düzenlemek amacıyla 09.10.2003 tarihinde 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kabul edilmiş ve 24.04.2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Demokrasiyi koruyacak ve siyasal gücün kötüye kullanılmasını önleyecek tedbirlerden birisi yönetimde açıklık yani şeffaflıktır. Demokrasiyi dezenfekte edecek en iyi ilaçlardan birisi “gün ışığında yönetim”dir. Devlet yönetiminde gerçekten şeffaflık var ise siyasal kirlilikler hemen ortaya çıkacaktır. Bu bakımdan yolsuzlukların etkin ve keskin bir ilacı şeffaf yönetimdir. Şeffaf devlet bir camekandan halkın kamu gücünü kullananları izlemesi ve kontrol etmesine olanak sağlar.
Yönetimde şeffaflığın sağlanması bazı anayasal ve yasal tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar. En başta yönetimin aldığı kararlar ve yaptığı işlem ve eylemler hakkında vatandaşlara bilgi aktarması önem taşır. Yönetim açısından bilgi verme görevi, yönetilenler açısından da bilgi edinme özgürlüğü açık olarak ve istisnalarıyla 4982 sayılı Yasada belirtilmiştir.
Şeffaf devlet aynı zamanda “yönetime ulaşabilme” (accessability) özgürlüğünü de içermelidir. Vatandaşlar kamu kurum ve kuruluşlarındaki yöneticilere kolaylıkla ulaşabilmelidir. Halkın kamusal kararların alındığı parlamento, belediye meclisi gibi yerlere dinleyici olarak katılabilmesi veya bu tür toplantıların canlı olarak internet ya da televizyon gibi kitle iletişim araçlarıyla yönetilenlere açık olması sağlanmalıdır.[9]
4.Uluslararası belgelerde saydamlık
4.1. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde “Adil yargılanma hakkı” düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bu maddeyi yorumlarken tarafsızlığı öznel tarafsızlık ve nesnel tarafsızlık olarak ayırmış, öznel tarafsızlığın herkesçe bilinen peşin hüküm olduğunu belirtmiştir. Nesnel tarafsızlığı ise; Fey/Avusturya davasında şöyle açıklamıştır. “Nesnellik sınamasında, kişisel tutumundan ayrı olarak, yargıcın tarafsızlığına ilişkin şüphe doğurabilecek soruşturulabilir gerçekler olup olmadığı belirlenmelidir. Bu bağlamda görünüm bile belli bir önem taşıyabilir. Burada yitirilebilecek olan, demokratik bir toplumda ve her şeyden öte, ceza davalarında, sanıkta mahkemelerin yaratması gereken güvenilirlik hissidir. Belirli bir davada belirli bir yargıcın tarafsız olamayacağından korkmak için meşru bir neden varsa, bu sanık bakımından önemli de olsa belirleyici değildir. Belirleyici olan bu korkunun nesnel anlamda haklılığının saptanıp saptanamayacağıdır.[10]
4.2. Birleşmiş Milletler 12 Aralık 1996 tarihinde “Yolsuzluğa Karşı Eylem ve Kamu Görevlileri İçin Uluslararası Davranış Kuralları” adıyla bir bildiri kabul etmiştir. Bu Bildiride kamu görevlilerinin saydam yönetim gereği ve etik kurallar çerçevesinde hareket etmesini sağlamak amacıyla bazı kurallar konulmuştur.
4.3. Uluslararası Para Fonu 1994 yılında “Mali Saydamlık İyi Uygulamalar Tüzüğü” nü kabul etmiştir. Bu Tüzükte de temel yaklaşım saydamlık olarak göze çarpmaktadır.
4.4. Uluslararası Para Fonu 1996 yılında “Parasal ve Mali Politikalarda Saydamlık Üzerine En İyi Uygulamalar Kodu” nu kabul etmiştir. Bu kodun da kabul edilmesinin amacı saydamlık ve böylece kamuoyu tarafından denetlenebilir bir mali yönetim oluşturmaktır.
4.5. Yolsuzlukla Mücadele Global Forumu 1999 yılında “Yolsuzlukla Mücadele ve Adalet ve Güvenlik Görevlileri Arasında Dürüstlüğü Tesis Etmeye İlişkin Rehber İlkeler” adıyla etik bazı kurallar içeren bir bildiriyi kabul etmiştir.
4.6. Avrupa Konseyi 2000 Yılında “Kamu Görevlileri İçin Davranış Kuralları” adıyla tüm kamu görevlilerine uygulanacak temel etik kuralları belirlemiştir.
4.7. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı da etik değerler ve saydam yönetim ile ilgili birçok belge ve karar kabul etmiştir.
4.8. Avrupa Ombudsman Enstitüsü 28 Temmuz 1999 tarihinde “İyi Yönetim İçin Davranış Kodu” nu kabul etmiştir. Bu kod ile iyi bir yönetim için temel etik kurallar kabul edilmiştir. Bu kodda da saydamlık ve etik değerlerin birbiriyle olan yakınlığı açıkça görülmektedir.
4.9. 7 Temmuz 1993 tarihinde “Gümrük Kapılarında Dürüstlük ile ilgili Gümrükler İşbirliği Konseyinin Deklerasyonu” (Arusha Deklerasonu) kabul edilmiştir. Deklerasyonun amacı gümrük idareleri için temel etik kuralları belirlemektir.
4.10. Dünya Gümrükler Organizasyonu “Dürüstlük Aksiyon Planı” nın amacı da gümrükler için etik kuralları uygulamak ve yüksek ahlaki standartlara sahip profesyonel ve saydam gümrük idarelerini teşvik etmektir.
4.11. OECD tarafından 1998 yılında yayımlanan “Kamu Yönetiminde Etik İlkeler” başlıklı tavsiye kararında da, üye ülkelerin kamu hizmetlerinde etik davranış ilkelerini hayata geçirmek amacıyla, iyi işleyen kurumsal yapılar oluşturmaları ve gerekli diğer tedbirleri almaları yer almıştır.
4.12. Kamu Kesimindeki Denetçiler İçin Uluslararası Yüksek Denetim Kurumları Teşkilatı (INTOSAI) 1998 yılında “Mesleki Ahlak Kuralları”nı kabul etmiştir. Amaç ise “Kamu kesimi denetçilerinin sahip oldukları bağımsızlık, yetkiler ve sorumluluklar; Yüksek Denetim Kurumunun ve denetim görevinde çalıştırdığı personelinin yüksek meslek ahlakı sergilemelerini gerektirir.” olarak belirtilmiştir.
4.13. Kuşkusuz bu alandaki en önemli belgelerden birisi ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu “Gün Işığında Yönetim Yasası”dır. Bu yasa adından da anlaşılacağı gibi açık ve saydam bir yönetim ilkesinden hareket etmektedir. Toplantıların halka açık yapılmasını, önceden sızdırılması sakıncalı bilgilerin de sızdırılmamasını öngören bir dizi düzenleme getirmiştir.
4.14. ABD’de federal devletin kamu görevlileri için belirlediği 10 ahlak ilkesi bulunmaktadır. Öte yandan yine ABD’de de kamu yönetimi topluluğunun ahlak bildirgesi bulunmaktadır. Uluslararası şehir yönetimi idaresinin de kabul ettiği ahlak bildirgesi bulunmaktadır.
4. 15. Avrupa da birçok meslek örgütü kendi meslekleri ile ilgili etik ilkeleri belirlemiş ve bu ilkelerin uygulanıp uygulanmadığını denetleyici bir örgütlenme içine de girmiştir.
Tüm bu uluslararası belgelerden anlaşıldığı gibi saydamlık ile etik ilkeler birbirinden ayrılamaz. Etik ilkeler içsel olmakla birlikte dış denetimi de gerektirdiğinden saydamlık etiğin etkinliği için zorunlu bir öge olarak karşımıza çıkmaktadır.[11]
4. Yargı ve etik
Yargı başlı başına etik ilkeler bütünü olup yargı görevi kutsal bir işlevi olan, ahlaki ve vicdani bir olgudur.
– Adalet,
– Hakkaniyet,
– Nesafet ölçülülük,
– Eşit davranma,
– Tarafsızlık,
Bir yargıçta bulunması gereken temel nitelikler olup bu nitelikler etik ilkelerin de özünü oluşturmaktadır. Yargı etiğin dışında düşünülemez. Yargı alanında da etik kuralları düzenleyen birçok uluslararası belge bulunmaktadır. Adalet en küçük lekeyi kaldıramayacak kadar temiz bir olgudur. Bu nedenle diğer kamu alanlarına göre adalet etik ilkelere çok daha fazla önem vermek zorundadır.
a. Avrupa Konseyi 13.10.1994 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesine dayanarak, yargının bağımsızlığı temelinden hareketle, tüm insanların çıkarlarının korunması amacıyla, yargısal sorumluluğun gereği gibi icrasını sağlamak, yargının rolünü geliştirmek, etkinlik ve bağımsızlığını sağlamak için bazı ilkeleri tavsiye etmiştir. Bu tavsiyelerin ana başlıkları;
– Hakimlerin bağımsızlığı,
– Otoritesi,
– Çalışma koşulları,
– Çıkarlarının korunması amacıyla mesleki birlikler kurabilme,
– Adli sorumluluk,
– Görevi gereği gibi yapmama durumunda, gerekli önlemlerin alınması,
Olarak sıralanabilir.
b. Birleşmiş Milletler 13.12.1985 tarihinde Yargı Bağımsızlığının Temel İlkelerini kabul etmiştir. Bu ilkeler de ana başlıklarıyla;
– Yargı bağımsızlığı,
– İfade ve dernek kurma özgürlüğü,
– Yeterlilik,
– Görev şartları ve süresinin kanunla belirlenmesi,
– Meslek sırrı ve teminat,
– Disiplin soruşturması ve mesleği durdurma ve son verme,
Olarak sayılabilir.
c. Kuşkusuz bu belgeler içinde en önemlisi; Birleşmiş Milletler’in 2001 yılında Hindistan’ın Bangalor kentinde belirlediği Yargı Etiği İlkeleridir. “Bangalor Yargı Etiği İlkeleri” olarak bilinen bu ilkeler çok temel prensipler içerdiğinden burada saymakta fayda bulunmaktadır.
A. Bağımsızlık ve tarafsızlık
1. Hâkim, müdahale, tehdit, baskı, teşvik ve tüm etkilerden uzak durmalıdır.
2. Hâkim, vicdani hukuk anlayışı ile uyum içerisinde bağımsız olmalıdır.
3. Hâkim, toplumdan ve karar vermek zorunda olduğu ihtilafın taraflarında bağımsız olmalıdır.
4. Hâkim, yasama ve yürütme etkisi ve uygun olmayan ilişkilerden uzak olmalıdır.
5. Hâkim, karar vermek zorunda olduğu hususlarda diğer yargıçlardan bağımsız olmalıdır.
6. Hâkim, yargının kurumsal ve eylemsel bağımsızlığını sürdürmek için yargısal görevleri ifa ederken koruma tedbirlerini almalıdır.
B. Doğruluk ve tutarlılık
1. Hâkim, güveni güçlendirmek amacıyla, yüksek etik standartlar sergilemelidir.
2. Hâkim, görevini tarafsız, önyargısız ve iltimassız yapmalıdır.
3. Hâkim, kendisine yargılamadan el çektirecek ihtimali asgariye indirmelidir.
4. Hâkim, önündeki veya önüne gelme ihtimali olan konu hakkında, adaleti etkilememelidir.
5. Hâkim, herhangi bir şahsın adil yargılanmasını etkileyebilecek yorum yapmamalıdır.
6. Hâkim, tarafsız olarak karar veremeyeceği durumda yargılamadan çekilmelidir.
7. Hâkim, mesleki davranış şekli itibariyle bir serzenişe yol açacak tavırda olmamalıdır.
8. Hâkimin hâl ve davranış tarzı, yargının doğruluğu inancını kuvvetlendirmelidir.
C. Dürüstlük ve meslek onuru
1. Hâkim, tüm etkinliklerinde mesleği ile bağdaşmayan tüm görüntülerden kaçınmalıdır.
2. Hâkim, normal vatandaşın sıkıcı bulduğu kişisel sınırlanmaları isteyerek kabullenmelidir.
3. Hâkim, hukuk mesleğini icra eden kimselerle olan ilişkilerinde taraf olmamalıdır.
4. Hâkim, ailesini temsil eden birisinin davacı veya dahil olduğu davalara bakmamalıdır.
5. Hâkim, ikametgahının, diğer avukat veya savcılarca kullanılmasına izin vermemelidir.
6. Hâkim, kendisinin ve aile bireylerinin mal varlığını bildirmelidir.
D. Etkilenmeye açık olmama
1. Hâkim, ailesinin sosyal ilişkilerinin, yargısal kararını etkilemesine izin vermemelidir.
2. Hâkim, hakimlik mesleğinin prestijini özel çıkar sağlamak için kullanmamalıdır.
3. Hâkim, herhangi bir kimsenin kendisini etkileyebileceği izlenimine yol açmamalıdır.
4. Hâkimin elde ettiği gizli bilgiler, diğer amaçlar için kullanılamaz, ifşa edilemez.
5. Hâkim, görevli iken avukatlık yapamaz.
6. Hâkim ve aile üyeleri, hediye, kredi, bağış veya iltimas talebinde bulunamaz.
7. Hâkim, halkın her türlü halini bilmelidir.
8. Hâkim, ırk, renk, cinsiyet, din, tabiiyet, sosyal sınıf, sakatlık, yaş, evlilik, cinsel yönelim, sosyal ve ekonomik durum ve diğer sebeplerden doğan farklılıkların şuurunda olmalıdır.
9. Hâkim, bir kişi ya da gruba karşı sözle veya davranışlarıyla önyargılı olarak hareket edemez.
[1] Çalışlar, A. “Ansiklopedik Kültür Sözlüğü”, İstanbul 1983.
[2] Aktan, Coşkun Can, “Yolsuzlukla Mücadele Stratejileri”, s. 21 vd., Ankara 2002.
[3] Sezer, Ahmet Necdet, TBMM 23. Yasama Yılı Açılış Konuşması, www.tbmm.gov.tr
[4] Aktan, C. C, age, s. 36 vd.
[5] Mocan, M. Reşat, “Etik ve Meslek Etikleri” www.ydk.gov.tr/dergi
[6] Sezer, Ahmet Necdet, TBMM açılış konuşması.
[7] Aşçıgil, Semra, “Türkiye’deki Yöneticilerin Kurumsal Sosyal Sorumluluğa Bakışı” www.bakale.com
[8] Aktan, C. C, age, s. 66.
[9] Aktan, C. C, age, s. 247 vd.
[10] Mole, Nuala ve Harby, Catharina, “İnsan Hakları El Kitabı” No 3; “Adil Yargılanma Hakkı”, Avrupa Konseyi, İnsan Hakları Genel Müdürlüğü, Ankara 2003.
[11] AİHS ve diğer sözleşme ve belgeler için, Aktan, C.C age.
E. Ehliyet ve liyakata öncelik
1. Hâkimler, kendileri için yapılan eğitim ve diğer fırsatları yakalayarak bilgi, beceri ve bireysel yeteneklerini arttırmalıdır.
2. Hâkim, uluslararası sözleşmeleri, uluslararası hukuk gelişmelerini takip etmelidir.
3. Hâkim, nazik ve düşünceli olmalı, adliye personelini de bu yönde teşvik etmelidir.[1]
Bu ilkeler incelendiğinde en göze çarpan noktanın saydamlık ve halkın yargıya güvenini sağlamaya dönük olduğu görülmektedir. Yargı alanında etik ilkelerin önemi diğer kamu alanlarından çok daha fazla önem kazanmaktadır. Yargılama işlevi yargıcın vicdan ögesine dayanmaktadır. Vicdan ögesi ise içsel bir olgu olup içsel olguların ilgi alanı olan ahlak ve etik ile yakından ilgilidir. Yargıcın yüksek ahlaklı olması gerekir. Öte yandan ahlaki ilkeleri inceleme konusu yapan etik ise bilimsel bir alan olarak bazı uyulması gereken kuralları yazılı hale getirebilir ve bu ilkeler zamanla çeşitli meslek grupları ve sosyal alt kültür grupları açısından uyulması gereken ilkeler bütünü olarak kabul edilebilir.
Yüksek ahlaklı olmak ile ahlaklı olduğunu göstermek te birbiriyle bağlantılıdır. Adil yargılanma hakkı ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin belirttiği gibi, adil yargılama kadar adil yargılama kanısı da önemlidir. Bu kanının objektif olarak uyarılması gerekir. Yargıç objektif olarak karşısındaki insana yüksek ahlaklı olduğu kanısını vermelidir. Somutlaştırmak gerekirse; bir davanın tarafıyla çok yakın ilişki içinde olan bir yargıç en adil kararı da verse diğer taraf ve toplum açısından tarafsız olarak algılanamayabilir.
Saydamlık ilkesi açık toplumlarda, açık toplum olmanın ve demokrasilerin vazgeçilmez ilkesi olan halkın yöneticileri denetlemesinin en temel
ilkelerindendir. Saydamlık yargı alanında da çok önemli bir ilkedir. Yargılamanın açık olması bunun başlıca göstergesidir. Fakat yargı niteliği gereği halkın bilgi sormaya çekindiği ve çoğu bilgilerin de gizli olması gereken bir alandır. Saydamlığın göstergeleri ise objektif temele dayandırılmalıdır. Objektif temele dayalı bir saydamlık toplumun yargıya güveninin artmasını sağlayacaktır. Bunu gerçekleştirmek için yargının kuşkusuz gelişen teknolojilerden yararlanması gerekecektir. Bilgi edinme, internet sayfaları, davaların sonuçlarının bilgisayar ortamından takibi, sabıka sorgulamanın bilgisayar ortamında yapılması gibi olgular bu alanda önemli adımlardır. Herhangi bir kişinin dava açmak için geldiği mahkemelerde kuşkuya düşmemesi için dosyanın elektronik ortamda dağılımından kararların yazımına, duruşmaların sesli ve görüntülü kayda alınmasına kadar alınacak önlemlerle yargıya güven sağlanabileceği gibi, saydamlık ve etik ilkeler de hayata geçirilmiş olacaktır.
6. Mevzuatımızda etik
Türk pozitif hukuku içinde etik ilkeler özellikle son yıllarda diğer ülkelere paralel olarak gelişme göstermiştir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki pozitif hukukumuz içinde en eski etik ilkeler 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda bulunmaktadır. Yasanın 68’inci maddesi adeta etik ilkeleri pozitif hukuk kuralı haline getirmiştir. Madde metninde,
Yer değiştirme cezası:
a. Kusurlu veya uygunsuz hareket ve ilişkileriyle mesleğin şeref ve nüfuzunu veya şahsi onur ve saygınlığını yitirmek,
b. Yaptıkları işler veya davranışlarıyla görevini doğru ve tarafsız yapamayacağı kanısını uyandırmak,
c. Hatır ve gönüle bakarak veya kişisel duygulara kapılarak görev yaptığı kanısını uyandırmak,
d. Göreve dokunacak surette ve kendi kusurlarından dolayı meslektaşlarıyla geçimsiz ve dirliksiz olmak,
e. Maddi tayin ve deliller elde edilmemiş olsa bile, rüşvet aldığı veya irtikapta bulunduğu kanısını uyandırmak,
f. Doğrudan doğruya veya aracı eliyle hediye istemek ve görev sırasında olmasa dahi çıkar sağlamak
amacı ile verilen hediyeyi kabul veya iş sahiplerinden borç istemek veya almak,
Hallerinde uygulanır.
Denilerek objektif dürüstlük ilkesi yasa maddesi olarak benimsenmiştir. Yasada kişisel olarak dürüst davranma değil, etik olarak kendisi dışındakilere uyandırdığı izlenim esas alınmıştır. Aynı yasanın 69’uncu maddesinde ise, meslekten çıkarma nedenleri arasında 68’inci madde ihlallerinin iki veya üç defa olmasını yeterli saymıştır.
5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kanununun 1’inci maddesinde; “Bu Kanunun amacı, kamu görevlilerinin uymaları gereken saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik davranış ilkeleri belirlemek ve uygulamayı gözetmek üzere Kamu Görevlileri Etik Kurulunun kuruluş, görev ve çalışma usul ve esaslarının belirlenmesidir.” denilerek saydamlığa vurgu yapmıştır.
Yasanın genel gerekçesi ise şöyledir:
“İdare, kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında açıklık, saydamlık, hesap verebilirlik, tarafsızlık, dürüstlük, objektiflik ilkeleri teminat altına alındığında ve kamu yararına uygun işlediğinde etkili ve verimli işleyebilir. Dürüst, güvenilir ve adil kamu hizmeti kamuya olan güveni artırdığı gibi, iş dünyası için de uygun bir ortam oluşturur ve bu suretle piyasaların iyi işlemesine ve ekonomik gelişmeye katkıda bulunur. Kamu yönetiminde etik, iyi yönetimin temel anahtarıdır.
Etik davranış kuralları ile yasalar arasında yakın bir ilişki vardır. Yasaların kimi zaman düzenlemekte yetersiz kaldığı öznel durumları etik davranış kuralları düzenlemekte, belli bir statüye tâbi olanların nasıl davranmaları gerektiği yönünde kurallar koymakta ve böylece bu kurallara uyulmasını sağlamaktadır.
Kamu görevlilerinin hizmet verdiği kişilere karşı sorumluluk bilinci içerisinde davranmasını sağlayan etik davranış ilkeleri, kamu görevlilerinin hizmetten yararlananlara karşı hukuka uygun, adaletli ve objektif işlem ve eylemlerde bulunmalarını amaçlamakta, hizmet sunumunda kalite ve standardı gözetmekte ve bazı kamu hizmetlerinin yürütülmesi sürecinde karşılaşılan yakınma ve şikâyetleri gidererek kamu hizmetlerinin etkin, verimli ve düzenli sunulmasını sağlamayı hedeflemektedir.
Kamu görevlileri seçilerek ya da atanarak getirildikleri görevleri yerine getirirken kendilerini hukuka uygunluk, adalet ve dürüstlük ilkeleri çerçevesinde, güven verici bir şekilde hareket etmeye zorlayan idari sorumlulukla bağlıdır. Bu sorumluluğun esası kamu görevinin, seçilmiş ya da atanmış olsun kişisel bir kazanç ya da çıkar sağlamak amacıyla kullanılamamasıdır.
Vatandaşlar, tüm kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken en yüksek ahlâkî ölçülere göre davranmalarını ve kamu yararına uygun hareket etmelerini beklemektedir. Kamu görevlileri kanun ve mevzuat hükümlerine, bunların öngördüğü yaptırımlara uygun davranmak zorunda oldukları gibi, kamuoyu denetimine de tâbidir. Kamu görevlilerinin, görevlerini ifa ederken kamuoyunun denetimine tâbi olmaları, kamu hizmeti ifa etmelerinin doğal sonucu olarak kabul edilmektedir.
OECD tarafından 1998 yılında yayımlanan “Kamu Yönetiminde Etik İlkeler” başlıklı tavsiye kararında da, üye ülkelerin kamu hizmetlerinde etik davranış ilkelerini hayata geçirmek amacıyla, iyi işleyen kurumsal yapılar oluşturmaları ve gerekli diğer tedbirleri almaları yer almıştır.
Öte yandan, “4. Gözden Geçirmeye İlişkin 5 Nisan 2003 Tarihli Niyet Mektubu”nda; bazı yapısal taahhütlerin zaman darlığı nedeniyle yerine getirilmediği, bunlar arasında kamu yöneticileri ve memurlar için etik kuralları belirleyen kanunun Meclis’ten geçirilmesinin de bulunduğu yer almıştır. Bakanlar Kurulunun 23.6.2003 tarihli ve 2003/5930 sayılı kararıyla kabul edilen Ulusal Programın, kamuda yönetişimin güçlendirilmesi başlığı altında da; kamu yönetiminde saydamlığın artırılması ve yolsuzlukla mücadele kapsamında yapılan çalışmalardan birisinin de kamu görevlilerinin uyacakları meslekî ve etik ilke ve kuralları belirleyen bir düzenlemenin yapılması olduğu belirtilerek, hazırlanan taslağın 2003 yılı içinde yasalaşmasının beklendiği ifade edilmiştir.
Diğer ülkelerde kamu etik davranış ilkelerini yerleştirmek ve belirlenen ilkelere uygun davranılıp davranılmadığını gözetmekle görevli kılınan merkezi kurumsal yapıya örnek olarak; ABD’de de The Office of Government Ethics, İngiltere’de The Committee on Standards in Public Life, Kanada’da The Office of the Ethics Counsellor, Japonya’da National Public Service Ethics Board, Avustralya’da The Public Service and Merit Protection Commission, İrlanda’da The Public Offices Commission ve Portekiz’de The Inspectorate - General for Public Administration gibi kurumsal yapılar gösterilebilir.
Tasarı hazırlanırken, kamu yönetiminde etik konusunda diğer ülkelerdeki kurumsal yapılar incelenmiş ve ülkemiz yönetim geleneği ile sosyo-ekonomik şartlarına uygun düşecek bir model, kanun tasarısına yansıtılmıştır. Tasarının yasalaşması, ülkemizde dürüst, adil ve daha iyi bir yönetime doğru atılmış önemli bir adım olacaktır.”
Tasarıda etik kavramının tam anlaşılabilmesi için “kamu görevlilerinin uymaları gereken saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi ilkeler çerçevesinde etik davranış ilkelerini belirlemek ve uygulamayı gözetmek” cümlesi kullanılmış ve bu açıklama yasaya birinci madde olarak girmiştir.[1]
Ayrıca Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun, Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ile Mücadele Kanunu, Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu gibi birçok yasada da çeşitli açıklık ve şeffaflıkla ilgili hükümler bulunmaktadır. Bu kanunlarda amaç kamu görevlilerinin mal bildirimlerini yapmalarını sağlamaktır. Böylece açık bir yönetim sağlanmak istenmektedir.
Öte yandan yukarda değinildiği gibi Bilgi Edinme Hakkı Kanunu saydamlık açısından önemli düzenlemeler getirmiştir. Yasanın genel gerekçesi şöyledir.
“Demokrasinin ve hukukun üstünlüğünün gereklerinden olan bilgi edinme hakkı, bireylere daha yakın bir yönetimi, halkın denetimine açıklığı, şeffaflığı sağlama işlevlerinin yanı sıra halkın Devlete karşı duyduğu kamu güvenini daha yüksek düzeylere çıkarmada önemli bir rol oynamaktadır. Kullanılan bu hak sayesinde hem halkın Devleti denetimi kolaylaşmakta hem de Devletin demokratik karakteri güçlenmektedir.
Bilindiği üzere, kamu kurum ve kuruluşlarında açıklık ve şeffaflık kavramı, olumsuz olarak görülen gizlilik kavramının giderilmesi ile yönetilenlerin yönetenlerin işlem ve faaliyetlerini denetlemesinin sağlanması düşünceleri üzerine ortaya çıkmıştır. Demokratik ülkelerde, bilgi edinme özgürlüğü, temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bağlamında vazgeçilmez temel haklardan biri olarak kabul edilmektedir.
Şeffaflık ve gizliliğin iki yönü bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, kurum ve kuruluşların “bilgi verme ödevi”, ikincisi ise vatandaşların “bilgi edinme hakkı”dır.
Kurum ve kuruluşlar; bilgi edinme hakkının kullanılması konusunda yapılan başvuruları cevaplandırmak, bilgi veya belgeye erişimde gereken kolaylıkları sağlamak yoluyla şeffaf yönetimin sağlanmasına katkıda bulunabilirler.
Kamu kaynaklarıyla üretilen ve hiçbir gizliliği olmayan bilgilere erişimin gereksiz yere kısıtlanmaması, vatandaşların, kendileriyle ilgili bilgilere kolayca erişiminin sağlanması ve kamusal hizmetle yükümlü kurum ve kuruluşların çalışmalarını görmesini, izlemesini, bilgilenmesini sağlamak amacıyla bilgi edinme hakkının kullanılmasının sınırlarını da belirlemek gerekmektedir.
Tasarı, Avrupa Birliğinin konu ile ilgili mevzuatı da dikkate alınmak suretiyle, demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak, kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmasına ilişkin esas ve usullerin belirlenmesi amacıyla hazırlanmıştır.”[2]
Yargı alanında önemli bir kurum olan bilirkişiler içinde bazı etik kurallar getirilmiştir. Bunlar;
– Doğruyu beyan,
– Tarafsız davranma,
– Duygularla görevin gereklerini birbirine karıştırmamak,
– Sadakat ve özenle görevi icra etmek,
– Sırları saklamak,
Ödevi olarak sayılmaktadır.[3]
II. Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP)
Adalet Bakanlığı “e-devlet” sisteminin bir parçası olacak olan “e-adalet” sisteminin kurulması için, yüksek yargı organları ve yargı için bilgi temininde vazgeçilmez özellikte bulunan kurumları da sisteme dahil ederek Adalet Bakanlığı merkez teşkilatı ile birlikte tüm mahkemeler, Cumhuriyet başsavcılıkları, Adli Tıp Kurumu, icra daireleri ve cezaevleri ile sosyal tesisleri içine alacak biçimde bilgisayar ağı kurmak ve böylece merkez ve taşra birimleri arasında bilgi alış-verişinin elektronik ortama taşınması, vatandaşa internet üzerinden hizmet sağlanması, dış birimlerden beklenen bilgilerin istenilen zamanda sistem tarafından hazır edilmesi gibi amaçlarla Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) başlatmıştır.[4]
Yargılama görevini yerine getiren mahkemelerin çağdaş demokrasilerde olduğu gibi, adil, süratli ve etkin bir şekilde karar verebilmesi için mevzuat alanında yapılan değişiklikler tek başına yeterli değildir. Vatandaşlarımızın hak arama hürriyetleri ile adil yargılanma haklarının en üst düzeyde ve kaliteli bir şekilde gerçekleştirilmesi için mahkemelerimizin günümüz teknolojisinin sunmuş olduğu imkanlardan eksiksiz olarak yararlanmaları gerekmektedir. Cumhuriyet savcılıkları ve mahkemelerin; kendi aralarında, cezaevleri, adli tıp birimleri ve yüksek mahkemelerle online bağlantısını sağlamak, aynı zamanda kamu kurum ve kuruluşlarındaki benzer bilişim sistemleri ile entegrasyonu gerçekleştirmek amacıyla başlatılan Ulusal Yargı Ağı Projesinde önemli aşamalar kaydedilmiştir. Bu yazılım 2005 yılında Türkiye genelinde yaygınlaştırılacaktır.
Projenin hayata geçmesi ile her türlü bilgi ve belge akışı sistem üzerinden gerçekleştirilecek, “Bilgi Bankası” sayesinde mevzuat, içtihat, genelge, emsal yazı ve benzeri tüm bilgilere duruşma sırasında dahi anında erişilebilecek, “Karar Destek Sistemi” ile yargılama sırasında usul hataları en aza indirilebilecek, hukuki konularda yargı teşkilatı içinde sanal tartışma ortamları oluşturularak bilgi paylaşımı sağlanacak, kamu kurum ve kuruluşları bilgi sistemleri ile entegrasyon sağlanarak, bilgi ve belgeler güvenli bir şekilde elektronik veri alış-verişi online sistemler üzerinden gerçekleştirilecek, avukatlar bürolarından harç yatırarak dava açabilecek, dosyalarını inceleyebilecek ve elektronik dilekçe göndererek duruşma günlerini internet üzerinden takip edebilecektir.
UYAP ile birlikte Cumhuriyet başsavcılığı, mahkeme ve infaz işlemleri bilgisayar aracılığıyla yapılacak, hakimler bir konuda karar verirken geliştirilen karar destek sistemini ve kurulan bilgi bankasını kullanacak, böylece basit usul hatalarının önüne geçilebilecektir. Ayrıca benzer davalarda benzer kararlar alınması sağlanarak, uygulamada birlik için zemin oluşturulacak, pilot bölge olarak seçilen bazı adliyelerde uygulanmasına başlanan proje çerçevesinde, dava mahkemeye intikal ettikten sonra zabıt katipi tarafından dava türü belirlenerek sisteme kaydedilecek, sistem dava türüne göre önceden tanımlanmış tensip zaptını oluşturarak hâkime sunacak, hâkim işlemi onayladıktan sonra ilgili müzekkereler program tarafından otomatik olarak üretilerek elektronik ortamda ilgili yerlere gönderilecektir.
Sistem, mahkumiyet kararı verilirken suça ilişkin kanun metnini hâkimin önüne getirerek, cezada indirim, artırım, tecil ve paraya çevirme gibi bütün ihtimalleri gösteren bir ekran ile gerekli bilgileri sunacaktır. Sistem, yargılama işlemlerinin adından hâkim tarafından tercih edilen seçeneğe göre kararı oluşturacak, böylece hâkimin karar verebilmesi için gerekli her türlü hukuksal destek ve bilgi sağlayan yazılım vasıtasıyla, usul hataları asgariye indirilerek, Yargıtayın usul yönünden yaptığı bozmalar önemli ölçüde azalacak ve bir yandan yargı hızlanırken, diğer yandan yargı ekonomisi de sağlanmış olacaktır.
Türkiye’deki bütün adli ve idari yargı birimlerinin sistem içinde online birbirine bağlanmasıyla bütün mahkemeler birbiriyle ya da yüksek mahkemelerle ve diğer kamu kurumlarıyla (Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi, Polis Bilgi Sistemi gibi) bilgisayar ağı üzerinde anında haberleşebilecek, örneğin bir belgenin nüfus idaresinden ya da tapu sicil dairesinden getirtilmesi için artık haftalarca ya da aylarca beklemek gerekmeyecektir. Bu yüzden duruşmalar uzamayacak, kararlar da kısa sürede verilerek adalet en kısa sürede tecelli edecektir.
UYAP’ın en önemli özelliklerinden birisi de; sisteme avukatların da girebilecek olmasıdır. Avukatlar kendilerine verilen özel şifreler sayesinde sisteme ofislerindeki bilgisayarlardan bağlanabilecek, dava dilekçelerini doğrudan doğruya bu bilgisayar sisteminden gönderebileceklerdir. Avukatlara ve vatandaşlara da kolaylık getirecek sistemin hayata geçirilmesinin ardından mahkemelerdeki davanın hangi aşamada olduğu hakkında bilgi edinmek ya da duruşma tarihini öğrenmek için adliyelere gitmeye gerek kalmayacaktır.
İnternetin yaygınlaşmasıyla birlikte elektronik imza, elektronik sözleşme, kişisel verilerin korunması ve benzeri konular gündeme gelmiştir. Bu bağlamda UYAP’ın sayısal imza ve şifreleme alt yapısı çalışmaları tamamlanmış olup, istenirse 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu çerçevesinde merkezi yapıya dönüştürülebilecek kabiliyettedir.
UYAP’ın Türkiye genelinde tam olarak faaliyete geçirilmesi halinde adalet hizmetlerinde hizmet kalitesinin yükseltilmesi, davaların en kısa sürede karara bağlanarak tamamlanması ile adalet hizmetlerindeki gecikme giderilerek, vatandaşlarımızın yakınmaları önlenmiş olacaktır.[5]
Yapılan çalışmalar yargının kendi iç işlerini disiplin altına almaya ve davaların neticelenmesini hızlandırmaya yönelik gibi görünse bile, şüphesiz bütün çalışmalar vatandaşlarımız içindir. Teknolojinin kullanılması yargının hızlanmasını, bu da davaların bir an önce bitmesini sağlayacak, vatandaşlarımız da hakkına daha kısa sürede kavuşmuş olacaktır.
Ayrıca vatandaşlar evlerindeki bilgisayarlarından internet aracılığıyla duruşma günlerini öğrenebilecek ve internete açılmasında sakınca görülmeyen dosya bilgilerini görebilecektir.
İleride “Kiosk”lar (ATM benzeri bilgi girişi ve sorgulama yapılan makineler) kurmak suretiyle vatandaşın yetkisi dahilinde davalarıyla ilgili bilgileri mesai kavramı olmadan öğrenmelerini sağlamak ta düşünülmektedir. Tabii bunun için elektronik imza uygulamasının yaygınlaşması gerekecektir.[6]
Proje, Türkiye Bilişim Vakfı ve Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği tarafından 30 Kasım 2004 Tarihinde E-Türkiye büyük ödülüne layık görülmüştür.
UYAP projesinin henüz tam olarak faaliyete geçmemiş olmasına rağmen, ortalama olarak işlerin sağlanan donanım desteğiyle yarı yarıya hızlandığı, karar yazma sürelerinin kısaldığı kullanıcılar tarafından dile getirilmiştir.[7] Sağlanan donanım desteği sayesinde günlük yapılabilen keşif sayısının 4-5 katına çıktığı, daktiloya göre daha fazla duruşmanın aynı günde ve daha kısa sürede bitirildiği belirtilmiştir.[8] Öte yandan laptoplarla hâkimin duruşmayı ekranından izlemesi sayesinde duruşma sırasında zabıt katibinin denetimi anında olmakta ve hatalar aza indirgenmektedir. Tüm bunların yanında daktilo gürültüsünün olmaması çalışma sağlığı açısından çok büyük önem taşımaktadır.[9]
UYAP test uygulamasının yapıldığı birimlerden de kullanıcılar tarafından programın henüz yeni olmasına rağmen çeşitli görüşler yansımaktadır.
Günde 70 dosya ile çıkılan duruşma ile 21 dosyanın gerekçeli kararının tüm işlemlerinin 2 saat içinde bitirilebildiği, kalemde önceleri iki saat süren infaz işlemlerinin UYAP sayesinde 15 dakikaya indiği belirtilmektedir.[10]
Diz üstü bilgisayar ve web kamera sayesinde keşif mahallinin veya uyuşmazlık konusu yerin görüntüsünü alarak kaydedebiliyor ve elektronik ortamda keşif zaptına ekleyebiliyor veya ayrıca CD’ye kaydederek dosyaya koyabiliyoruz. Şimdiye kadarki uygulamada, üç boyutlu alemdeki bir nesneyi veya olguyu hâkim, olay yeri veya nizalı yerdeki müşahedesi olarak keşif zaptına yazdırıyor yahut bilirkişi bunu raporuna yazıyordu. Karar verecek hâkim ya da Yargıtayda dosyayı inceleyen üyeler de bu metinleri okuyarak kafalarında hayal edip canlandırdıkları olguyla bir sonuca ulaşıyorlardı. Oysaki olay yeri veya nizalı yerin görüntüsü, uyuşmazlığın çözümünde vicdani kanaatin oluşması için çok büyük kolaylık sağlamaktadır. Hiç şüphesiz görsel anlatım, yazılı anlatıma göre daha etkin ve daha kolaydır. Duruşma zabıtlarında kimlik tespiti yaparken web kamera ile ilgilinin fotoğrafını da çekerek duruşma zaptına ekleyip zabıtta fotoğrafı görebiliyoruz. Özellikle boşanma davalarında tarafların fotoğraflarını da zapta kaydediyoruz. Gerçi bu uygulamanın usulde yeri olmadığı gerekçesi de öne sürülmüştür. 1927 tarih ve 1086 sayılı HMUK’ta yerinin olmadığı doğrudur; çünkü o tarihte web kamera ve bilgisayar yoktu. Ancak duruşma zabıtnamesinin tanzimine ilişkin 151’inci maddede, tarafların “isimlerinin” zapta yazılacağı belirtilmektedir. Bundan maksat ilgilinin kimliğidir. Nitekim uygulama da bu şekildedir. Şahsi kanaatime göre fotoğrafta “kimlik” kavramına dâhildir. Hatta kimliğin tespiti, sahteliğin önlenmesi ve güvenliğin sağlanması için bunun daha emin bir yol olduğunu düşünüyorum. 4721 sayılı TMK’nın 166’ncı maddesinin üçüncü fıkrası gereği, bir yıldan fazla süren evlilikte tarafların bizzat gelerek boşanma iradelerini beyan etmeleri ve bunun duruşma zaptına geçirilmesiyle boşanmaya karar verilmektedir. Kamuoyunda “anlaşmalı boşanma” diye adlandırılan bu davalar boşanma davalarının önemli bir toplamını oluşturmaktadır. Zaman zaman, özellikle büyükşehirlerde kötü niyetli kocaların başka bir kadın bulup açıklanan usulle mahkemeden boşanma ilamı aldıkları ve eşlerini mağdur ettikleri bilinen bir vakıadır. Hatta bu konuda şebekelerin de olduğu duyulmaktadır. Noterlik Kanunu Yönetmeliğinin 93’üncü maddesi gereği boşanma davaları için vekâletnamelerde, vekâlet verenin fotoğrafının yapıştırılması ve vekâletname metninde boşanma için verildiğinin açıkça yazılması gerekmektedir. Bütün bunlar sahteciliklerin önüne geçmek ve mağduriyetleri engellemek içindir. Bu durumda yapılan fotoğraf çekme uygulamasının amaca uygun olduğu ve usule de aykırı olmadığı kanaatindeyim.
Dosyanın veya içindeki evrakın postada veya başka bir şekilde kaybolması durumunda bilgisayarın hafızasından kaybolan kısımları kolayca yenileyebiliyoruz.
Esas ve karar defterlerini Microsoft Excel programıyla bilgisayar ortamına aktardık. Böylece dosyayı raftan indirmeden veya araştırma yapmadan birkaç saniyede dosyanın tarafları, dava türü, dava tarihi veya sonucu gibi bilgilere ulaşabiliyoruz. Hatta karar numarasıyla gerekçeli karar belgelerine köprü kurarak karar numarasına tıkladığımızda gerekçeli karara ulaşma imkânı sağladık. Yine aynı program sayesinde ne zaman istersek toplam dosya sayısı, derdest sayısı, bunların davanın açılış yıllarına göre dağılımı, toplam karar sayısı, bunların kaçı iş davası, kaçı alacak gibi tasnifler yapabiliyor; her türlü istatistikî bilgiye anında ulaşabiliyoruz. Windows Netmeeting programı sayesinde duruşma salonlarında kürsüdeki diz üstü bilgisayarla zabıt kâtibin bilgisayarı arasında bağlantı kurarak yazılanları eş zamanlı olarak görebiliyor; hatta istediğimizde müdahale ederek gerekli düzeltme veya değişikliği yapabiliyoruz, Ayrıca aynı sistemi hâkimin odasındaki diz üstü bilgisayar ile kalemdeki bilgisayarlar arasında da kurarak mesai süresi boyunca zabıt kâtiplerden kim ne yapıyor, kim çalışıyor veya çalışmıyor kontrol edebiliyoruz.[11]
UYAP öncesinde Cumhuriyet savcılıkları tarafından açılan davalar önce nöbetçi mahkemelere gönderilir, mahkemelerde biriken davalar her 15 günde bir mahkemelere eşit olarak tevzi edilirdi. Tevzi birimi olan yerlerde de biriken davaların haftada iki gün tevzi işlemi yapılırdı. Mahkemeye gelen davalar esas defterine kaydedilir, dosyalanır ve tensip işlemlerine geçilirdi.
UYAP ile davalar günlük olarak Cumhuriyet savcılığından tüm taraf bilgileri girilmiş ve esas numarası almış olarak elektronik ortamda bilgisayarlarımıza iş olarak düşmektedir. Bu durumda yapmamız gereken tek şey, sistemde kayıtlı bulunan tensip şablonlarından ilgili olanı seçip, tensip işlemlerini yapmaktır. Davaların günlük olarak gelmesi nedeniyle işlerin yığılmasının önüne geçilmiştir.
Duruşmalarda, tarafların kimlik bilgileri tek tek girilerek zaman kaybedilmekteydi. Taraf seçildiğinde artık tüm kimlik bilgileri ekrana gelmekte ve bu da bize büyük bir zaman kazandırmaktadır.
Mahkemenin bir başka mahkemeye yazdığı talimat veya müzekkerenin ulaşım süresi 1 veya 1,5 ay iken bu süre birkaç saniyeye inmiştir.
Karara çıkan dosyalar, karar defterine kaydedilirdi. Bazen deftere kaydetme unutulmakta ve karar defterinde silintilere neden olmaktaydı. UYAP ile karara çıkan dosyalar, otomatik olarak karar numarası aldığından bu tür karışıklıklar önlenmiştir.
Karara çıkan dosyalarda kısa karar gerekçeli karar aynen yeniden yazılmakta iken artık kopyala yapıştır ile bu işlem kısa sürede yapılmaktadır. Ayrıca belli bazı kalıp cümleler tanımlanarak (bu özellikler word programında da bulunmaktadır) bu tür cümleler otomatik yazılarak zaman kazanılmaktadır.
Yargıtaya gönderilecek her dosya için matbu formlar daktiloda tek tek doldurulmakta, ya da paket özel program hazırlatıp tek tek veri girerek esas defterine kaydedip Cumhuriyet savcılığına teslim edilirdi. UYAP sayesinde Yargıtaya gidecek dosya ile ilgili işlemler 3-4 dakikada bitmekte ve dosya savcılığa ulaşmaktadır.
Tek sanıklı bir dosyanın infaz işlemi en az 15-20 dakika sürmekteydi. Çünkü ceza fişlerine bilgi girmek gerekmekte, kararlar ayrı ayrı kesinleştirilmekte, sanığa ait nüfus kaydı örneği, tutuklu kalmışsa tutuklu kaldığı ve salıverildiğine ilişkin belge örnekleri kararla birlikte ceza fişine eklenip her sanığa ait ilam infaz defterine kaydedilmekte kararlar mühürlendikten sonra ilamat savcılığına gönderilmekteydi. UYAP ile infaz işlemleri 3-4 dakika gibi bir sürede ve eksiksiz tamamlanmakta, kararlara ilişkin tebligat bilgileri önceden bilgisayarda olduğundan ceza fişi ve kesinleşme şerhi otomatik olarak karşımıza çıkmakta ve belirtilen süre içinde savcılığın ilamat bürosuna ulaşmaktadır.
Tefrik kararı verildiğinde ayrılan dosya ile ilgili evrak fotokopileri çekilir, yeniden esas defterine kaydedilirdi. UYAP ile tefrik kararı verildiğinde tefrik ekranına gelip, dosya içi evrak listesinden ilgili evraklar seçilip, kaydet denildiğinde yeni esas numarası almış durumda tefrik dosyası hazır hale gelmektedir. Tüm bu işlemler yaklaşık 3 dakika sürmektedir.
UYAP tam olarak yaygınlaştığında kağıt tozundan, dosya veya içindeki evrakların kaybolması veya değişmesi endişesinden kurtulacağız. Uyarılar sayesinde süreli işler süresinde yapılacak, bir şey unuttum mu acaba diye stres yaşanmayacaktır.[12]
Öte yandan evrak otomasyonu sayesinde idari işlerde de büyük kolaylıklar getirilmektedir. İzin, kamp, hakimevleri, doktora sevk, malzeme isteği, tedarik, araç bakım, yakıt, yemekhane, demirbaş kayıtlarının kontrolü, döner sermaye işlemleri, personelin kadro ve özlük işlemleri, adayların işlemleri gibi tüm işlemler çok kısa sürede ve sağlıklı bir biçimde yapılabilmektedir.[13]
III. Yargı etiği ve Ulusal Yargı Ağı Projesi
Yargıda etiğin önemine yukarda değinmiştik. Yargı niteliği gereği etik ile iç içe ve ayrılmaz olduğundan; yargının etik ilkeleri içinde barındırmasının yanında, insanların yargıya güvenlerini, dolayısıyla adalete güvenlerini sağlamak için adalet hizmetinde çalışanların içsel olarak ahlaklı ve dürüst davranmaları tek başına yeterli olmayıp insanlara karşı ahlaklı ve dürüst olduğunu göstermek zorundadırlar. Etik ilkeler gerçekten kişinin içsel olarak dürüst olup olmadığı kadar, etrafındakilerin onu dürüst tanımasına da bakar. Bu nedenle gerek 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununda, gerek 2797 sayılı Yargıtay Kanununda hakimlik ve Yargıtay onuruyla bağdaşmayan davranışlar yaptırıma bağlanmıştır. Buradaki hakimlik onuru ve Yargıtay onuru kavramları Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ilke kararları ile adeta hakimlik mesleğinin etik ilkeleri şeklinde uygulanmıştır. Ülkemizde hakimler ve savcıların mesleki örgütlenmelerine yasal olanak bulunmadığından dolayı hâkim ve savcıların etik ilkelere uygun davranıp davranmadıklarının denetimini Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapmaktadır.
Yukarda da değinildiği gibi bu konuda çok önemli ilkeler içeren 2802 sayılı Yasanın özellikle 68’inci maddesinde objektif dürüstlüğü esas alan bir yaklaşımı benimsemiştir. Objektif dürüstlük ise, kişinin içsel olarak dürüst olmasının tek başına yeterli olmayıp aynı zamanda dışa karşı da dürüst görünmesi yükümlülüğünü zorunlu kılmaktadır.
Yargılamada en önemli unsurlardan biri, verilen kararın doğruluğu kadar ilgili taraflar üzerinde oluşturduğu güvendir. Yürütülen proje kapsamında kişilerin bu güvenini sağlayıcı çok önemli düzenlemeler bulunmaktadır.Bunları yargı etiği ilkeleri ışığında şu başlıklar altında toplayabiliriz.
1. Davanın açılması aşamasında, dosya tevziinin otomatik yapılmasıyla tarafların düşüncesinde oluşabilecek dosya tevzii kaynaklı şüpheler ortadan kalkacaktır.
2. Dosyanın tüm aşamaları hakkında bilgi alınabilmesi taraflara güven sağlayacaktır.
3. Dosya hakkında bilgi alma, dosyaya dilekçe ekleme, delil ekleme ve benzeri işlemler için tarafların adliyeye giderek dosyasına ulaşabilmek için çaba sarf etmesi önlenecek ve bu alandaki suiistimaller de önlenecektir.
4. İleride ses ve görüntülü kayıt sistemine geçilmesi ile duruşmaların tüm aşamaları gerçek anlamda kayıt altına alınacak ve bu alandaki taraflarda oluşan şüpheler giderilmiş olacaktır.
5. Günümüzün en önemli değeri olan zaman kaybı önlenmiş olacaktır.
6. Dosyaların tüm aşamaları elektronik ortamda tutulacağından dosya kaybolması, sürüncemede bırakılması ve benzer iddialarla yargının yıpratılması önlenmiş olacaktır.
7. Diğer kamu kurumlarıyla entegrasyon sayesinde bilgilerin hızlı gelmesinden daha önemlisi sağlıklı gelmesi sağlanacaktır. Bunu sağlayıcı en temel nokta ise tüm işlemlerde vatandaşlık numaralarının kullanılacak olmasıdır.
8. Mahkemeler arasındaki entegrasyon sayesinde bir ceza davasında aranan birisinin hukuk davasına gelip ifade verdiği halde yakalanamaması gibi durumlar önlenecektir.
9. Kazanılacak hızla birlikte gıyabi tevkif, yakalama gibi kararlar anında tüm kolluk birimleri ile ilgili birimlere ulaşacağından bu gibi kişilerin koordinasyon eksikliği nedeniyle kaçışları engellenecektir.
10. Temyiz, talimat, müzekkere gibi dış birimlere gönderilen belge, dosya ve yazıların takibi ve gidiş gelişi hızlanacak ve sağlıklı olacaktır. Özellikle belirli yerlerde dosyaların sürüncemede kalmasına olanak sağlayan bu durumların ortadan kalkması da güven açısından son derece önemidir.
11. Adalet hizmetinde çalışanların on-line eğitimi, mevzuat ve uluslararası sözleşmeleri ve diğer gelişmeleri anında izleyebilmeleri, teknolojiyi kullanabilmeleri de ehliyet ve liyakat açısından önemli bir kazanç olacaktır.
Yukarda kısaca başlıklar halinde değinilen saydamlık ve etik ilkelere bağlılık açısından uygulanacak olan proje; özellikle insan unsurunun kullanıldığı ve subjektif iyiniyete rağmen objektif ölçütler bakımından kimi kuşkulara neden olan bazı uygulamaların yerine koyduğu teknoloji unsuru sayesinde saydamlık ve gün ışığında yönetim anlayışı açısından yargı alanında atılmış önemli bir adım olacaktır.
İnsan unsurunun olduğu bazı yerlerdeki gecikmeler ya da geciktirmeler azalacak, insan unsurunun olduğu yerlerde dosyaların dağıtımındaki kayırma olasılıkları sıfırlanacaktır.
Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde projenin yargının saygınlığına yaraşır güveni artırmayı sağlayıcı bir yönü de olacaktır.
[1] TBMM 22. Dönem 2. Yasama Yılı 1/705 Sayılı Esas Komisyon Raporu. www.tbmm.gov.tr
[2] 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Tasarısı Gerekçesi, www.tbmm.gov.tr
[3] Tanrıver, Süha, “Bilirkişinin Etik, Hukuki ve Cezai Açılardan Sorumluluğu”, Bilirkişilik Sempozyumu, s. 407. vd. Türkiye Barolar Birliği, Samsun, 9-10 Kasım 2001.
[4] Adalet Bakanlığı Bilgi işlem Dairesi Başkanlığı UYAP Brifingi 2004.
[5] Çiçek, Cemil, TBMM 2005 Yılı Bütçe Konuşması, www.adalet.gov.tr
[6] Kasırga, Fahri, 09.10.2004 tarihli Röportaj, www.haberanaliz.com
[7] Kargılı Cahit, www.adalet.gov.tr.
[8] Aslan, Şuayip, www.adalet.gov.tr
[9] Örsdemir, Dündar, www.adalet.gov.tr
[10] Ekdemir, İbrahim, www.adalet.gov.tr
[11] Akın, Ali, www.adalet.gov.tr
[12] Görmez, M. Şahin, www.adalet.gov.tr
[13] Gerede, Basri, www.adalet.gov.tr
No comments:
Post a Comment